Multimedya Buğra.
Düzenlendi.
***
Adam kapının kenarına yaslandı. Elleri kotunun ceplerindeydi, gözleri gözlerinde...
Kadın tam karşısında kapının diğer kenarına yaslandı. Kolları önünde bağlıydı, gözleri gözlerinde...
Havada hafif esen rüzgar, bahçeden gelen fesleğen kokuları, gecenin sessizliğini dağıtan cırcır böceklerinin cıvıltısı eşliğinde, anlam veremediği duygular tarafından çepeçevre kuşatılmış durumdaydı Melisa.
Fazla mı şiirsel oldu, ya da dramatik! Benliğime ters düşen durumlar bunlar farkındayım. Ama yine de, ne bileyim... Sanki her şey olması gerektiği gibi. Gecenin bu saatinde kapımda onu görmek beni kızdırmıyor. Hayır... Şuan da ne öfke, ne şaşkınlık, nede merak duyuyorum. Şuan sadece huzurluyum. Sanki geleceğini içimde bir yerlerde biliyormuşum gibi, gelmesi gerekiyormuş gibi...
Hala konuşmuyorlardı. Kelimelere ihtiyaçları yoktu ki... Gözleri yetiyordu. Bakıyor, bakıyor, bakıyorlardı. Öylece kapının kenarlarına dayanmış, dudaklarının köşesine kondurulmuş minik bir tebessüm, birbirlerini izliyorlardı.
Aklı, yüreğinin benliğinde çok fazla hüküm sürdüğünü fark etmiş olacaktı ki, nihayet devreye girdi ve kendini toparladı genç kız. İçeri davet etti. Bahçede oturmaya karar vererek birlikte bardaklara hazırladıkları limonataları alıp çıktılar. Dün beraber boyadıkları ahşap sandalyelere karşılıklı yerleştiler. Aralarındaki yoğun havayı dağıtmak adına umursamaz çocuksu kimliğine büründü kız ve konuşmaya başladı. "Hayırdır ağır abi! Rüyanda mı gördün beni?"
Ne yapmaya çalıştığını anlamıştı Buğra kızın. Hafifçe güldü, aynı kayıtsız tavrı takınarak ona ayak uydurdu ve cevap verdi. "Seni görmek için rüyalarımı bahane etmeme gerek yok Minikkuş. Özledim, görmek istedim ve geldim."
Melisa yutkundu. "Anlıyorum. Eh geldin, gördün. Artık gidebilirsin." Dedi ukala bir ciddiyetle.
Adam gayet rahat bir tavırla cevap verdi. "Bence biraz daha kalabilirim. Ne de olsa seni herhangi bir işten alıkoymuyorum."
Somurtarak söze girdi kız. "Farkındaysan gece vakti ve ben uyuyacağım."
Buğra, "Minikkuş, ikimizde gitsem senin uyumayıp çocuklarla mesajlaşmaya devam edeceğinin bilincindeyiz şuan da. Hem ağır abi mevzusunu birebir test edebilirsin benimle." Dedi, bu kez ukala bir şekilde konuşan oydu.
Genç kız ters ters baktı, huysuzca; "İtiraf ediyorum, bazen senin bu sinir bozucu tespitlerini duyunca saçlarını yolma isteğim ayyuka çıkıyor. Ha birde, sahiden neden konuşmalarımıza katılmıyorsun ağır abi! Sarmıyor galiba, seni eğlendiremiyor muyuz?" dedi.
Buğra sırıttı. "Aksine, okumak çok daha zevkli."
Gözlerini tehditvari bir şekilde kıstı kız, konuştu. "Okuyup bizimle alay ediyorsun değil mi? Sinsi Yılan göz." Başını gökyüzüne kaldırdı, gözlerini kapattı, hayıfla devam etti. "Allahım, neden hayatım mavi gözlü uyuzlarla doldu bir anda!"
Adam garipseyen bakışlarıyla kızı süzerken sordu. "Anlamadım, mavi göz ne alaka?"
"Sen bilmiyorsun tabii. E normal, hiç birbirimizden bahsetmiyoruz ki. Mavi gözlü insanları ürkünç buluyorum. Saçma bir fobi de denebilir. Ya Buğra, sahiden biz neden birbirimiz hakkında hiç konuşmuyoruz? Mesela ben senin ne iş yaptığını hala bilmiyorum, sen ne iş yapıyorsun Buğra?" Dedi Melisa, sitemli bir ses tonuyla.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AKSİYON MÜHENDİSİ (Tamamlandı)
AcciónÇizgi meselesini bilir misiniz? Hani dark side falan... Yoldan çıkmak, yer altına inmek... Doğru ile yanlış arasındaki o ince çizgiden bahsediyorum evet. Uzatmadan günün sorusuna gelelim öyleyse; bir şey kime göre iyi-neye göre kötüdür? Bir çoğumu...