"Amca gemi kaptanına saldırma sebebin kibirli olması mıydı?" diye sordu Jaeron. Kai ise onun sözlerine karşılık başını salladı. Alnında küçük bir ter damlası belirmişti.
"Hayır, artık değil. Hayatımı insanları korumaya ve onları kibir gibi kötü duygulardan uzaklaştırmaya adamak istemiştim ama bunun mümkün olmadığını kabul ettim. Dostlarımı değiştiremem. Böylesine şartlarda dünyayı da. Bende kendimi değiştirdim. Kibrin insan doğasının kaçınılmaz bir yapısı olduğunu kabul ettim. Bu yüzden artık kibirli insanlara karşı bir nefretim yok. O kaptana saldırmamın tek sebebi kendi arzumdu. Ona ne kadar zayıf olduğunu göstermek istedim. Ya da bunun gibi bir şey. "
Gökyüzünde hızla uçan adam biraz terlemişti. Çünkü sırtında devasa bir gemi vardı. Geminin ucunda metal korkuluklar tarafından bağlanmış tek bir çocuk olsa da geminin ağırlığı ve uçuş için harcadığı enerji ve de üstüne üstlük canavarları durdurmak için yaydığı Zihinsel Alanının gücü Kai'ı çok yoruyordu. Kara çok uzakta olmadığı için şanslıydı. Aksi takdirde gemiyi atıp Jaeron'u yavaş bir şekilde sırtında götürmesi gerekecekti.
"Amca, sen gerçekten güçlüsün. Ustamın arkadaşından daha azını da beklemezdim elbette ama yine de inanılmaz. O koca canavar senin tek bakışınla yere devrildi. Gerçekten inanılmazdı. Ben de güçlü olmak isterdim. Canavarlarla savaşmak, kötü insanlarla mücadele etmek isterdim. Sana ve ustama bu kadar yük olduğum için üzgünüm. Fazlasıyla acınasıyım. "diye yüzündeki kırık gülümseme ile konuştu. Bu küçük çocuk gökyüzünde bu muhteşem manzarayı seyrederken manzaraya hayran kalmıyor ve böyle cümleler kurabiliyordu. Rüzgar ikisinin de saçını savuruyordu. İkisinin de gözleri tecrübeyle ve acıyla doluydu ama biri sadece 9 yaşındaydı.
"Gelişimciler hakkında ne kadar şey biliyorsun?"
Jaeron üzerine doğru gelen kuş bokundan sıyrıldı. Kulağına ve saçının ufak bir kısmına bulaşan hafif parçayı da eliyle hızlıca temizlemeye başladı. Kai'ın sorusuna hızlı bir cevap da verdi.
"Duygularla alakalı olduğunu ve ustamın güçlerinin kaynağı olduğunu biliyorum. Gözlerinizdeki yıldırımlarının sebebinin de duygular olduğunu biliyorum. Ustam benim de bir gün gelişimci olacağımı söyledi. Bende onun gibi güçlü biri olmak istiyorum. Sende bir gelişimcisin değil mi amca? Duyguların gücüne sahipsin- "
" Değilim. "
Jaeron aniden sözünü kesen amcasına doğru eğildi ve geminin ucundan onun yüzüne bakmaya çalıştı. Yüzü buruşmuştu. Neden hevesini bu kadar çabuk kesmişti ki? Jaeron ne düşündüğünü anlamak istedi ama ne yazık ki Kai'ın yüzü görünmüyordu. Ama bu önemli değildi. Jaeron bilmese de Kai'ın yüzünü gördüğünde bile hiçbir şey anlayamayacağı bir gerçekti. Onun gibi küçük bir çocuk insanların yüzlerine bakarak saklamak istedikleri duyguları anlayamazdı.
"Nasıl yani? Uçuyorsun ve gözünde yıldırım var. Bir gelişimci olmalısın değil mi?"diye sordu Jaeron. Kai başını iki yana salladı.
" Bunu henüz anlayamazsın Jaeron. Ben bir gelişimci değilim. Ben bir avcı da değilim. Ben tahmin edebileceğin bir şey değilim. Benim ne olduğumu bilmek için yeterli bilgi birikimin yok. Ama öğreneceksin. Her şeyi öğreneceksin. Seni, ustan ve benim gelişim yapmaya başladığımız yere götüreceğim. Kızılyıldırım Akademisine. "
Jaeron'un gözleri önce yavaşça açıldı ve ardından bütün bedeni titredi. Kocaman gözleriyle yüzünde devasa bir gülümseme oluştu ve mutlulukla kahkaha attı. Bir akademiye gideceğini biliyordu ama sadece sıradan insanlar için yatılı bir yere gideceğini düşünmüştü. Bir gelişim akademisine gideceği aklının ucundan bile geçmemişti. Dakikalarca güldü. Kai onun mutluluğuna yarım ağız bir gülümseme ile baktı. Onlarda bu kadar heyecanlı mıydı acaba? O uzun karavan seyahatinde böylesine duygularla dolular mıydı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAİ LANE: Yeni Çağ
FantasyKai Lane serisinin 2. Kitabı Yeni Çağ sizlerle. İlk kitabı okumadan başlanması tavsiye edilmez. Devasa bir binanın - öyle ki bir pek çok saraydan daha büyüktü - içinde sayısız güçlü figür birer güvenlik görevlisi misali dolaşıyordu. Bu binanın derin...