Gözlerini açtı. Üzerinde ahşap bir tavan vardı. Tahtaların birbirinin üzerine bindiği ve köşelerde örümcek ağlarının olduğu bir tavandı bu. Fanu'dan kaçtıktan sonra Seth ile beraber kaldıkları o çiftlik evini hatırlatmıştı bu tavan. Hergün uyandığında buna benzer bir tavana bakardı. Bazen dışarıda uyur, gün ışığına uyanırdı. Bazense ahırlarda uyur, hayvanların sesleriyle gözlerini açardı. Orada bir hainle yaşamışlardı. Ya da sadece hayal kırıklığına uğratılmış bir adam. Kai kimin iyi kimin kötü olduğuna karar veremezdi. Sadece kendisi için iyi olanı yapmaktan sorumluydu.
"Neredeyim?"
Kai başının ağrıdığını hissediyordu. Elini başını koyup sırtını yerden kaldırdı. Haftalarca uyumasa da pasif iyileşme yeteneğinin kendini çoktan iyileştirmiş olacağını bekliyordu. Kopmuş kolunu bile yenileyebilecek bir iyileştirme gücünün neden başındaki ağrıyı alamadığını anlamıyordu.
"Uyanmışsın! Daha ne kadar uyuyacağını merak ediyordum amca. Nerede olduğumuzu soruyorsan da... Sanırım şehrin içlerinde bir evdeyiz. Bay Rivail bizi evde misafir etmenin bir sorun teşkil etmediğini söyledi."
Kai başıyla onayladı ve etrafa bakmaya başladı. Jaeron'un gemideki haftaları yaralarının iyileşmesine yetmişti. Turan kasabasında şaşırtıcı derecede iyi bir tedaviden geçmişti. Oysa Kai'a göre o koca karı sadece bir kaç sargı bağlamıştı. Anlaşılan öyle değilmiş. Ne de olsa Jaeron o zorlu yaraları aldıktan bu kadar kısa süre önünde rahat bir şekilde bir tepsiyle yürüyebiliyordu.
"Uyanmışsınız bay... Afedersiniz isminizi hala öğrenemedim. Bana söyleyebilir misiniz?"
Bir anda içeriye giren kişi saçları afro olan sakalsız ve kalın kaşlı alnında siyah bir güneş gözlüğü bulunan kovboy gibi giyinmiş bir adamdı. Adamın belinin iki tarafında tabancalar için yer vardı ama bunun sıradan tabancalar olduğunu düşünmek büyük yanılgı olacaktır. Bu adam afro saçı yüzünden görünmese de sırtında bir roket atar taşıyordu ve afro saçı dışında her şeyi yeni teknoloji ürünüydü.
Kai adamın gülümseyen yüzünü gördüğü anda Jaeron'a seslendi. Ona odadan çıkmasını ama fazla uzaklaşmamasını söyledi. Kai'ın bunu söylemesiyle afro saçlı adamın yüzündeki gülümseme de kaybolmuş ve yerini ciddi bir ifadeye bırakmıştı. Adımlarını Kai'ın ayaklarının ucuna kadar getirdi ve odada ona kaçacak bir nokta bırakmayacak bir pozisyonda durdu.
"Neredeyim ben?"
" Soğuk Denizlerdesin. İnsanlığın direnişinin başladığı ilk yerde, Kfraus şehrindesin."
"Anlıyorum. Ulaşmak istediğim yerdeyim yani. Beni tanıyorsun değil mi?"diye sordu Kai amacını belirttikten sonra. Karşısındakinin dostu olmadığını bilmesine rağmen ona ulaşmayı planladığı yerin bu şehir olduğunu söylemişti. Üstüne üstlük bu adama kim olduğunu bilip bilmediklerini soruyordu.
Adam tek kaşını kaldırdı ve başıyla onayladı.
"Şüphelenmiyor değildim. Bir keresinde Gökyüzü sıralamasında 1. olan efsanenin resmini görmüştüm. Zamanla bende herkes gibi öldüğüne inandım. Yaşadığını görmek benim için oldukça şaşırtıcı. Özellikle dostlarının bundan haberinin olmaması."
Kai başını etrafta uzunca bir kere çevirdi. Sonrasında başını iki yana salladı. Yüzünde alaycı bir gülümseme vardı.
" Şüphelerinde gayet ciddi olduğunu görebiliyorum. Bu evin etrafı elit birliklerinle çevrili değil mi? Buraya ne kadar güçlü olduğumu öğrenmek için gelmiş olabilirsin. Hayır, benimle savaşmak için insanları kullanacağınızı sanmıyorum. Makinelerinizi kullanırdınız."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAİ LANE: Yeni Çağ
FantasíaKai Lane serisinin 2. Kitabı Yeni Çağ sizlerle. İlk kitabı okumadan başlanması tavsiye edilmez. Devasa bir binanın - öyle ki bir pek çok saraydan daha büyüktü - içinde sayısız güçlü figür birer güvenlik görevlisi misali dolaşıyordu. Bu binanın derin...