Bölüm 235: Nefretin Ve Kalbin Özgürlüğü

173 34 17
                                    

Patlama Anında

Uzayın içerisinde soğuk ve kemiksi suratlı bir adam ilahi bir tanrı gibi süzülüyordu. Gözleri kapalıydı. Bembeyaz bir teni vardı. Ölü gibiydi fakat ışık hızının sadece biraz altındaki hızıyla güneş sisteminin içerisinde dolanıyordu. Üzerindeki siyah cübbe zayıf bedenini saklıyor fakat çevresindeki aura onun gücünü binlerce kilometrelik bir mesafede kanıtlıyordu.

'Gökyüzü Felaketini aşmak için Radamel Kalkanına ulaşmalıyım. Ardından evime veda etmek için son bir kez dönecek ve kalbimdeki bütün pişmanlıkların nedenini arayıp göklere meydan okuyacağım.... Hmmm? '

Aniden içinde yükselen tehlike hissiyle bu kudretli figür gözlerini açtı. O gözlerin içerisinde bir çift gümüşümsü ışık parlıyordu. Aniden gökyüzünde durdu ve Dünya'nın olduğu yöne baktı

"Bu iyi değil!"

Aniden yön değiştiririp Güneş'e doğru harekete geçti.

***

Aynı anda bir keşiş ince kıyafetleri ile Uranüs'ün gaz çekirdeğinde eğitim yapıyordu. Etrafında altından bir buda etrafını sarıyordu. 10 bin eli vardı. 10 bin el Uranüs'ün içerisine uzanıyor ve soğuk çekirdek enerjisini keşişin kalbine götürüyordu.

Bu mecazi bir ifade değildi. Gerçekten keşişin göğsü yarılmış ve kalbi kesilip bu ellerle içine Uranüs gezegeninin soğuk enerjisi aktarılıyordu.

Bunu yaparken yüzündeki ifadeyi ne kadar korumaya çalışsa da acının yüzüne yansımasını engellemenin hiçbir yolu olmadığını kendisi de çok iyi biliyordu.

O anda gözlerini açtı. Yüzündeki şokla beraber Uranüs'ün çekirdeğinde bir titreme meydana geldi. Aniden budanın kolları durdu ve keşişin kalbi ve göğsü tamamen kapandı. Keşişin yüzü solmuştu.

"Buraya kadar bu kadar güçlü bir enerjiyi kim yollayabilir?"

***

Mars gezegeninde de aynı anda insanlığa ait bir koloninin içerisinde genç bir adam astronot kıyafetleri içerisinde gezegenin üzerinde oksijene ihtiyaç duymayan bitkiler yetiştirerek yeni bir buluşa imza atmaya ve hatta gezegenler arasında kolonileşmeyi güçlendirmeye çalışıyordu. Yanında bir kaç asistanı vardı. Ellerinde birer tablet, üzerine notlar alıyorlardı. O sırada genç adam başını kaldırdı ve kaşlarını çatarak dünyaya baktı. O anda pek mutlu olduğu söylenemezdi.

'Bu kadar güçlü bir varlık Dünya'da nasıl sorun çıkarabilir? Hem de Gökler ile çarpışacak kadar da umursamaz. Poseidon'dan korkmuyor mu?'

Genç adam yardımcılarını barınaklara yolladı. Ardından da hiçbir insanın onu izlemediğinden emin olduktan sonra astronot kıyafetinin içerisinden bir ruh gibi geçerek havada yükselmeye başladı. Yüzünde kararlı bir ifade vardı.

' Ne kadar yakında olursa olsun çalışmalarıma zarar vermesine izin vermeyeceğim!'

Bunun gibi sayısız figür Güneş Sisteminin derinliklerinden yükseliyor ve Zeus'un saldırısına karşı koyarak sistemi kurtarmak için saklı kapıların ardından çıkıyordu. Güçleri çoktan uzayı titremeye başlamıştı.

***

'Öleceğim!'

Kai Gökler'in gücüne karşı koyabileceğine bile inanmamıştı en başında ve şimdi Zeus onun bu kadar yakınında Gökler ile çarpışıyordu. Bu dövüş Kai'ın bulunabileceği bir seviyede değildi. Hayır, Kai şu anki haliyle ölüme mahkumdu.

KAİ LANE: Yeni ÇağHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin