Baltayı durduran isim tanıdık değildi. Herhangi birisi için tanıdık olmasının imkanı yoktu. Simsiyah kıyafetlerle çevrelenmiş isimsiz bir bireydi. Fakat o zayıf değildi. O en az Ming Lu kadar güçlü biriydi. Şahsen Ming Lu kendi baltasını böyle bir momentum ile yakalayabileceğinden emin değildi. Kaşlarını çattı.
"Kimsin sen?"
Ne yazık ki karşısındaki siyah kıyafetler içerisindeki adam ona herhangi bir cevap vermedi. Yun Zhi arkada şüpheli, tedirgin fakat korkusuz bir şekilde bu siyah kıyafetli figürü seyrediyordu. Fakat görünüşe göre bu adama karşı şüphesi Ming Lu'nun sahip olduğundan çok daha azdı. Yun Zhi olayların gidişatını izledi ve Cennetsel Pagodayı kendisine daha da yakınlaştırdı. Kızıl balta Ming Lu'ya geri uçtu.
Okyanusun sonsuz maviliği, görkemli gezegenin yüzeyini tamamen kaplamıştı. Dalgaların fırtınalı sesi, gökyüzünü çınlatan bir savaşın habercisi gibiydi. Bu gezegenin üzerinde, daha önce hiç ayak basılmamış, bilinmeyen yaratıkların yaşadığı, korkunç denizlerle çevrili bu yerde, üç dövüşçü kaderlerini belirlemek üzereydi.
Ming Lu, elinde parıldayan kızıl bir balta tutuyordu. Baltanın etrafında mavi bir Varoluş katmanı sarılıydı. Elbette Ming Lu bu gücü kullanmıyordu fakat bu mavi parıltı baltanın gücünü hala sıradan silahların gücünün ötesine çıkarıyordu.
Balta, kan rengiyle alev alev yanar gibi parlıyor, biriken öfkesini ve intikam arzusunu yansıtıyordu. Uzun süre önce kaybettiği çocuğunun anısını zihninde taşıyor, onu bu yola iten Yun Zhi'yi yok etmeye yeminliydi. Eylemsizlik Kanunu, Ming Lu'nun savaş stiliydi; kuvvetler onunla aynı yönde çalışır, her adımı, her darbesi daha güçlü, daha hızlı hale gelirdi. Böylece geçmişte onu hareket etmekten alıkoyan bu güç şimdi Yun Zhi'yi öldürmesini sağlayacaktı.
Yun Zhi, karşısındaki bu korkunç figüre, Ming Lu'ya, sakin ve odaklı bir şekilde bakıyordu. Cennetsel Pagoda, onun en büyük silahıydı; bu mistik yapı, enerjiyi kontrol eder ve koruma sağlar, onun stratejisini ve gücünü artırırdı. Beraberinde elbette çeşitli saldırı ve savunma yeteneklerini de içerisinde barındırıyordu. Fakat bugün, Yun Zhi dövüşmekten ziyade savunmada kalmayı tercih edecekti, çünkü onun yanında, siyahlara bürünmüş, yüzü gölgelerle kaplı bir başka savaşçı vardı. Ve bu adama karşı tedbiri elden bırakmak istemiyordu. Kötü bir durumda bu adam onu da öldürmek isteyebilirdi.
Siyah giysilere bürünmüş adam, hiç konuşmadan Ming Lu'ya doğru ağır bir ivmeyle uçtu. Onun varlığı bile bir tehdit oluşturuyordu; bedeninin altında nasıl bir gücün yattığı pek belli olmasa da kızıl baltayı saf gücüyle durduğunu görmek Ming Lu için zor değildi. Sadece kas gücüyle Ming Lu ve Yun Zhi'nin ikisinden de daha güçlüydü. Sessizce meydan okurcasına durdu, gölgeler yüzünü gizlerken, onun gözlerinin parıltısı sadece karanlığı delip geçen bir tehdit ışığı gibiydi.
Okyanusun yüzeyi, üçlü arasında oluşan enerjinin etkisiyle dalgalanmaya başladı. Ming Lu'nun balta darbesi, dalgaları yararak Yun Zhi'ye doğru yöneldi. Eylemsizlik Kanunu'nun etkisiyle, darbe hem hızlandı hem de güçlendi, Yun Zhi'nin üzerine devasa bir baskı uyguladı. Yun Zhi'nin Cennetsel Pagoda'sı hemen harekete geçti; bir enerji kalkanı oluşturdu, darbenin büyük kısmını emdi ama tamamen durduramadı.
Siyahlara bürünmüş adam ise bu fırsatı değerlendirdi. Ming Lu'nun odağı Yun Zhi'deyken, o doğrudan fiziksel gücüyle saldırıya geçti. Elini uzattığında maddesel ortamda bir taş belirdi. 60 metrelik taş normal şartlarda Ming Lu'nun karşı koymayacağı bir şey değildi fakat siyah kıyafetli adama karşı tedbirli olmak gerekiyordu. Taşı fırlatarak Ming Lu'ya yöneltti. Taş, bir mermi gibi hızla ilerledi ve Ming Lu'nun balta darbesini boşa çıkararak onun dengesini bozdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAİ LANE: Yeni Çağ
FantasyKai Lane serisinin 2. Kitabı Yeni Çağ sizlerle. İlk kitabı okumadan başlanması tavsiye edilmez. Devasa bir binanın - öyle ki bir pek çok saraydan daha büyüktü - içinde sayısız güçlü figür birer güvenlik görevlisi misali dolaşıyordu. Bu binanın derin...