Festival tüm hızıyla devam ediyordu. Ne kadar aşktan ve bir çok duygudan uzak yaşasalar da Ölümsüz Ejderha Tapınağının keşişleri normal keşişlerden farklıydı. Eğlenmeyi severlerdi. Ve bu yüzden mutluluklarını bozacak bir ilişkiye asla izin vermezlerdi. Sadece 10 şartı yerine getiren çiftler evlenebilir ve çocuk sahibi olabilirdi.
Bu tapınağın nüfusunu az kıldı fakat kalite sayıdan üstündür derler. Tapınakçılar Akademisinde Ölümsüz Ejderha Tapınağından gelenler her zaman en iyisi olmuştu.
Her neyse, kısacası topluluk içerisinde aileler vardı. Bu karnavalda normal insanlar gibi davranır ve çocukları ile vakit geçirirlerdi. Belki sadece eşleri ile. Arkadaşları ile gelenler de vardı. Bunlardan biri de pembe saçlı, uzun boylu ve tahta sandaletlerle gelmiş bir gençti. Yanında bir cüce ve sırık gibi görünen uzun bir adam da vardı. Birer ucube gibiydiler fakat çok eğleniyorlardı. Bu mutlulukları ile genç bir kızı etkilemeyi başardılar. Mor saçlı, ince dudaklı bir kızı. Keskin bakışları şimdi herhangi bir tehditkarlık içermiyordu. Bu sadece onu daha da güzel kılıyordu.
"Yine kaybettin Romero!"
Pek de asyalıya ait bir isim gibi görünmüyordu fakat Romero denilen pembe saçlı genç de zaten asyalı gibi görünmüyordu. En azından gözleri yuvarlaktı.
Önlerinde topları yuvarlayıp deliklere sokmaya çalıştıkları bir oyun vardı. Leila'nın yanakları gülmekten neredeyse katılaşacaktı. Bu oyunda o kadar iyiydi ki Romero'ya kazanmak için bir şans bırakmamıştı. Diğer ikisi de bu oyunda iyi bir skor yapınca kaybeden Romero olmuştu.
Romero acı acı güldü. Her topu tam ortaya atmayı başaran Leila'nın yenilme gibi bir lüksü yoktu zaten fakat diğer ikisine de yenilmek gerçekten kötü olmuştu.
Sonucunun hayal kırıklığı ile başını eğmiş ağlamak istiyordu. Oysaki en başta Leila'ya meydan okuyarak erkekliğini galibiyeti ile göstermek istemişti. Havalı olacağını düşünmüştü.
Yanılmıştı.
O başını eğip köşede ağlarken ve arkadaşları onunla dalga geçerken Leila aniden başında ince bir sızı hissetti. Sanki küçük bir bıçak zihnini delip geçmişti. Acı onun duyularını kaybetmesine sebep olmamış olsa da onu oldukça rahatsız etti. Başını çevirdi ve bir köşede oturan yaşlı beyaz sakallı bir adam gördü. Yüzünde nazik bir gülümseme ve üzerinde oldukça kaliteli görünen ipek kumaşlar vardı. Kısık gözleri onu bu bölgeye ait biri kılıyordu.
"Az önceki sızıyı siz mi sağladınız?"
Yaşlı adam güldü ve aniden elinde beliren bastonu yere sürttü. Leila bastonu görünce bastonun az önce de adamın elinde olup olmadığından emin olamadı.
"Aniden acı çektiğinde bunun nedeni bir başkası mıdır?"
Leila ona doğru başını eğerek baktı. Bu deli adamın ne söylediğini anlamadı fakat amcalarının ona gördüğü garip şeylere karşı dikkatli olmasını söylemesinden fazla yaklaşmadı.
Bu sadece bir kaç metreydi. Belki on metre. Leila mor yıldırımdaki gücünün kaçmaya yeteceğini düşünüyordu.
Oldukça cahilce bir davranıştı.
"Bir zihin hırsızı mısın?"
Yaşlı adam başını iki yana salladı. Bastonu iki kolunun arasına alıp çenesine dayadı. Başını havaya kaldırdı ve Leila ile göz göze geldi.
"Evlat, tapınakçılar duygularla gelişim yapmaz."
TIRIRIM...!
Aniden figürü ikiye bölündü ve Leila'nın önünde ortaya çıktı. Sol elinin baş parmağı Leila'nın alnına dokundu. Öteki dört parmak genç kızın saçlarının arasında 4 belirsiz noktaya yapıştı. Sağ eli karnına ulaştı ve avucunu karnına yapıştırdı. Yaşlı adam elini yavaşça çevirirken ne Romero ne de başka biri herhangi bir şey fark etti. Kızıl bir ışık Leila'nın gözlerinden, ağzından, kulaklarından çıkmaya başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAİ LANE: Yeni Çağ
FantasyKai Lane serisinin 2. Kitabı Yeni Çağ sizlerle. İlk kitabı okumadan başlanması tavsiye edilmez. Devasa bir binanın - öyle ki bir pek çok saraydan daha büyüktü - içinde sayısız güçlü figür birer güvenlik görevlisi misali dolaşıyordu. Bu binanın derin...