Bölüm 290: Ejderha, Maskeliler Ve Gelişimciler Karşı Karşıya

63 16 0
                                    

"Prenses? Ölüm kalım dövüşlerinin sana göre olmadığını sanıyordum."

Böcek maskeli adam prensesle daha önce dövüşmüştü. Onu tanıyordu ve onun zayıflığını fark etmişti. Bu kudretli kadın işini daha da kolaylaştırmıştı.

Eğer zekice davranabilirse.

Zincirli Prensesin yüzünde hoşnutsuz bir ifade belirdi. Burun kıvırdı ve elini böcek maskeli adama doğru uzattı. Onun hareketi ile aynı anda böcek maskeli adam kaçmak için girişimde bulunmuştu.

"Hiçbir yere gitmiyorsun."

Sam belki yıldızların kanunlarını oldukça iyi anlamış olabilirdi fakat asla Zincirli Prensesin, gerçek bir yıldız sisteminin anlayışına sahip olamayacaktı.

Böcek maskeli adam bütün gücüyle kendini uzaklaştırmaya çalıştı. Dağları yerinden oynatacak ve yeryüzünü yerinden oynatacak bir kuvvet kullansa bile sonuç değişmedi. Atomlarına kadar sabitlenmişti.

'Bu... yerçekimi mi?'

Gezegenlerin ve yıldız sistemlerinin inanılmaz yerçekimlerine sahip olduğunu biliyordu fakat kendisi 5. basamağın zirvesindeki kudretli bir figürdü. Bu kadın onu kuvvetlerin en küçüğüyle nasıl durdurabildi?

"Anlamıyorsun değil mi?" Zincirli Prensesin yüzündeki o küçümseme dolu ifade şimdi çok daha belirgindi. Fakat o güzel yüzün ardındaki muazzam kudreti anlamak neden bu kadar uzun sürmüştü?

"Neyi anlamıyorum seni lanet kadın!"

Zincirli Prenses gülümsedi. Başını çevirdi ve kanatlarını her çırptığında saçlarına rüzgarını savuran ejderhaya baktı. Sinir bozucu bir şekilde hızlıydı. En fazla 10 saniye sonra tehlikeli bir mesafeye girmiş olacaktı.

"10 saniye yeterli."

Zincirli Prensesin ortadan kaybolması ile böcek adam yanında biten muazzam kuvveti hissetti. Evet, bu o küçümsediği kütle çekimdi! Atomlarının parçalandığını hissedebiliyordu. Aşağısına bakmasına gerek yoktu. Gezegen bile yörüngesinden sapıyordu!

Zincirli Prenses artık kendini tutmuyordu!

Sam'in gücüyle kısıtlanmış olsa bile o kendini tamamen Sam'in gücüne bırakmıştı. Aries gibi değildi. Gücü sadece 5. basamakta değildi!

"Benim canımı sıkma seni hamam böceği!"

Zincirli Prenses böcek adama hiçbir şey yapmadı. Sadece onun yanında durdu ve aralarındaki mesafeyi azalttı. Metreleri santimetreye dönüştürdüğünde böcek maskeli adamın gözleri çoktan kan çanağına dönmüştü.

"Haklısın, ben eskisi kadar güçlü değilim. Yaralıyım."

O bir metre 75 santimetreye düştü. Böcek maskeli adamın üzerindeki böcekler yavaş yavaş parçalanıyordu. Buna karşın zincirli prensesin yüzünde hiçbir ifade yoktu.

"Öldüremiyorum. Çünkü geçmişte yaşamış bir Tanrı tarafından lanetlendim. Fakat öldürmek de göreceli biliyor musun?"

Ejderha gezegenin hareketinden zerre kadar etkilenmeden üzerlerine doğru uçuyordu. Böcek maskeli adamın üzerindeki böceklerin yok olması ile beraber Sarao'nun ışığı üzerine vurmaya başlamıştı. Kai yeryüzünün yükselişini korku dolu gözlerle seyrediyor ve bu muazzam gücün ardındaki kuvveti anlamaya çalışıyordu. Sam kollarında Romero ile beraber gökyüzüne bakıyordu. Her şey daha da hassaslaşıyordu. Ağaçlar çekiliyor ve güç dengesi şaşıyordu. Bir an önce Leila'yı bulması gerekiyordu. Romero'yu öldüren şey onu bulmadan önce.

Alvar da gökyüzüne bakıyordu. Leila ondan bir kaç on metre uzakta dehşet içerisinde gökyüzündeki figürlerin yaklaştıklarını fark etti. Yapraklar! Eğer biraz daha prensese yönelirlerse açıkta kalacaktı!

"Alvar, gitmemiz gerekmiyor mu?"

İşte o anda onu gördü. Yaralı bir adam. Yaralı da kelime mi? Bütün bedeni yanmıştı! Fakat Leila bu adama bakınca tehlikenin kokusunu aldı. Onun adımları toprakta yarıklar oluşturuyordu ve üstelik bu sıradan bir toprak da değildi. Leila bu toprağa her bastığında sert bir taşa basıyormuş gibi hissetmişti. Bu adamda yaralı olmasına rağmen öylece toprakta ayak izleri bırakıyordu. Anında çenesini kapadı, ağaçların arasından çıkan figürün kardan ufak bir kasırga içerisinede Alvar'a gittiğini gördü. Yüzündeki öfkeyi daha önce de görmüştü. Aynısını değil belki ama çok benzerini. Bir çok kere...

"Benim prensesimi öldürdün! Öylece kaçabileceğini mi sandın!? Sen Buda Kralı olmaya layık değilsin!"

Bu hız hala 5. basamaktaydı. Fakat elbette Alvar o seviyede değildi. Öncelikle kılıcının kırılmasını geri tepmesi ona büyük hasar vermişti. Ardından Kai ile enerji kullanamadığı bir yere kıstırılmıştı ve neredeyse ölüyordu. Dinlenecek pek zamanının olmadığını söylememiz de gerekir ve üstüne bir şekilde aslan maskeli adamı da öldürmüştü. Zaten üstüne düşenin fazlasını yapmıştı. Eğer o 5. basamağın zirvesinde üst düzey bir canlı olmasaydı şimdiye hayatta kalması mümkün olmazdı. Bayılmak üzereydi. Karşı koyması mümkün değildi.

"Alvar!"

Alvar kar taneleri tarafından vurulmak üzereydi. O kar taneleri Leila'nın bile hissettiği bir tehlike hissi yayıyordu. Sam ormanın içerisinde bir ışık hüzmesine dönüşmüştü. O anda santimler milimetrelere dönüşmüş ve prensesin alnı böcek maskeli adamın alnına yaklaşmıştı. Bütün böcekler çoktan ölmüştü. Böcek adamın yüzü de gün yüzüne çıkmıştı fakat artık ortada bir yüz yoktu. Derisi yok oluyordu. Buna rağmen hala dayanıyordu. Alnında bir everest oluşmuştu fakat hala hayattaydı.

Ancak Zincirli Prenses onun alnına dokunduğunda... her şey sona erecekti.

Prenses etkiyi hafifletmesi gerektiğini biliyordu. Onu öldürmemeliydi. Sadece varoluşu altında ezilmesini sağlamalıydı. Ama zaman daralıyordu.

Daralıyordu...

SPLAASHH!!

Daha doğrusu zaman kalmamıştı.

Ejderhanın devasa kuyruğu ikiliye vururken Prensesin eli böcek adamın dirseğine çarptı. Elbette öylece durmadı. Dirsek kıyma makinesinin içerisine girmiş gibi parçalandı. Bedenden ayrılan kol momentumunu kaybetmeden böcek adamın aynı taraftaki bacağını da alıp götürdü. Ejderhanın kırbaç vuruşunu da hatırlarsak adam ölmüş olmalıydı.

Eh, ölmemişti. Hamam böceği gibiydi. Ne de olsa onun yetenekleri bu yönde gelişmişti.

Diğer tarafta Prenses bir yıldız kümesinin dayanıklılığına sahip değildi. Ona çarpan bu kırbaç ile beraber ağzından kan tükürerek havada taklalar açarak savruldu. Böcek adamsa artık kendini havada tutamayacak hale gelmişti. Toprağa çakıldı. Bu saatten sonra hayata dönmesi zordu. Kafası kopmuş hamam böceğinin son saniyelerini  yaşıyordu.

"Hayır!"

Zincirli Prenses gökyüzünde süzülürken bilinci tam olarak yerine gelmemişti. Biraz çalkantılıydı fakat ejderha bunu bekleyecek değildi. Sam de ormanın içerisinden fırladı. Gökyüzüne doğru sarı bir yıldız ışığına dönüştü. Ejderhanın pençesi savrulduğunda hangisinin daha önce prensese ulaşacağı belirsizdi.

Başka bir yanda ise Kardan Adam Alvar'ı öldürmek üzereydi. Leila hiçbir şey yapamazdı. Kai ormanda, yanı başına düşmüş böcek adama bakıyordu. Alnında taç sembolü bir kez daha parlarken yaraları artık onu o kadar da rahatsız etmiyordu.

Böcek adam da ölümün yakında olduğunu biliyordu. Ve aynı zamanda tek bir şansının olduğunu düşünebilmişti. Bunu yaptıktan sonra hayatta kalıp kalamayacağı hala şansa bağlı olacaktı. Yine de tereddüt etmedi. En azından bir ihtimal vardı. Bedenindeki muazzam patlayıcı enerjinin pimini çekti.

Her şey milisaniyeler içerisinde gerçekleşiyordu. Kim ölecekti? Kim hayatta kalacaktı? Daha önce baş karakteri öldürme tecrübem olmasa da her şeyin bir ilki vardır değil mi?

"Unutulun..."

Bir göz yaşı yeryüzüne düştü ve her şey baştan aşağı değişti.

KAİ LANE: Yeni ÇağHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin