Avcılar Üssü, Era Şehri
"Fanu bizi hayal kırıklığına uğrattı. Ve şimdi Kai kayıp. Kaçtığı zaman dilimini düşünecek olursak dünyanın herhangi bir yerinde olabilir şu anda. Gelişimcilerin yanına gitmemiş olsa da onu bulmamız çok zor olacaktır." diye konuştu kızıl saçlı kadın. Elinde bir kadeh gri renkli meşrubat vardı ve bacaklarını üst üste atmış bir şekilde sırtını kendisine dönmüş camdan dışarı bakan genç kızı izliyordu. Artemis çiçeklerden bir taça sahipti başında. Yeşil gözlerini genç kızın sırtına dikmişken aşırı cüretkar bir rahatlığın içerisine düşmüş gibi görünüyordu bu Tanrıça.
Camdan dışarı bakan kızın ise ne düşündüğü hiç belli olmuyordu. Soğuk bakışları ile talim yapan askerleri izliyordu. Şehrin bir ucunda dilencilik yapan çocuğu diğer yanında zenginlik içinde et yiyen asili gördü. Böyle bir şehirde sizce hangisi ölüme daha yakındı?
Kilometreler boyunca uzanan bu şehri izlerken bu insanların saraydaki prenses hakkında kötü düşünmediğini biliyordu. Düşünmelerine de izin vermiyordu zaten. O prenses bizzat kendisiydi. İmparator ise onun hizmetçisinden başka bir şey değildi. Yaptıkları şey insan ırkının ayaklandığı bu dönemde onları başarılı olduklarına, Era şehrini fethettiklerine inandırmaktan fazlası değildi. Era'nın planı bu insanların ürettiği bütün icatlara el koymaktı. Ta ki gelişimciler ile gerçekleşecek asıl savaş gelinceye kadar.
'Fazla zaman kalmadı.'
En sonunda Era arkasına döndü. Üzerindeki kıyafet bir prensese ait olamayacak kadar sertti. Bir generalin üniformasıydı. Ya da prensesin savaş takımı da denilebilir. Era'nın üzerinde vücut hatlarını kapatan bir ceket vardı. Güneş ışığı vurduğunda o ceketin iç cebinde saklanan parlak metalimsi şeylerin olduğunu fark edebiliyordunuz. Mira'nın yüzüne sahip olan Era, bir prenses olduğunu insanlara inandırmasındaki en büyük etkenin bu yüz olduğunu biliyordu. Öyleydi de. Bu kadın bedeni gelişimcilerin lideri olması gereken kişiye aitti.
"Kai'ın kaçması beklenmedik değildi. Gelecek kaçınılmazdı. Ne yaparsam yapayım onu en fazla bugüne kadar zapt edebildim. Seth onu kurtarmasa bile elbet bir başkası kurtaracaktı. En az şey feda ettiğim yol Fanu'nun ölümüydü. Ama merak etme. Her şey tahmin ettiğim gibi ilerliyor. Ben hala Kai'ı özümseyebilecek kadar güçlüyüm ve artık yapılması gereken tek şey onun yakalanması. Onu buraya getirdikten sonra onu kimsenin bulamayacağından emin olacağım. "diye konuştu prenses. Sakin ve buz gibi bir ses tonu vardı. Camdan baktığı şehrinde eskiden en güçlü kişi olduğunu biliyordu. Şimdi ise eski dostu Artemis bu şehirdeki en güçlü avcıydı. Ve Artemis kibirliydi. Ona farklı bakıyordu. Era ne kadar dost gibi görünseler de aralarının açıldığını biliyordu. Artemis ona eskisi kadar saygı göstermiyordu.
Eskisi kadar güçlü olmadığı için mi?
Bunun bir önemi yoktu. Era Kai'ı özümsemeyi başardığında Ruh yolunun yeteneğini uyandırmış olacaktı. Kral Modu ile beraber iki yolun gücü onunla beraber olacaktı. Geride sadece Kalp yolunun ve Zihin modunun yetenekleri kalacaktı. Ne yazık ki bu ikisini ele geçirmek de çok zordu. Onlar hakkında en ufak bilgisi yok denilebilirdi.
Yine de o gün geldiğinde Ruh yolunun eşsiz gücü ile eskisi gibi 6. basamağa dönebilirdi. Gözlerindeki bu 6 yıldırım o gün gerçek anlamını kazanacaktı. Era heyecanı yüzünden farkına bile varmadan elini yüzüne götürmüş ve 6 yıldırımın ortaya çıktığı gözünü kapatmıştı. Yüzünde kötü niyetli, aç gözlü bir gülümseme vardı.
"Peki onu nasıl yakalayacaksın Era?"
Era ensesindeki nefesi hissettiği anda girdiği transtan çıkmıştı. Ve ürkmüştü de. Ama bunu saklamayı başardı ve tekrar soğuk ifadesiyle camdan dışarı bakmaya başladı. Yüzünde bir süre sonra acımasız bir gülümseme ortaya çıkmıştı. Önceki gülümsemesinin aksine bu Artemis'in gözünü boyamak içindi ama.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAİ LANE: Yeni Çağ
FantasíaKai Lane serisinin 2. Kitabı Yeni Çağ sizlerle. İlk kitabı okumadan başlanması tavsiye edilmez. Devasa bir binanın - öyle ki bir pek çok saraydan daha büyüktü - içinde sayısız güçlü figür birer güvenlik görevlisi misali dolaşıyordu. Bu binanın derin...