Yeni Seattle da güneş bir kez daha doğuyordu. Parlak ışıklar binalara vuruyor, küçük çocuklar okullarına gitmek için hazırlanıyordu. Evlerinden çıktıktan sonra ailelerine veda edip gülerek okullarına gidiyorlardı. Yüksek Okulları bitirdiklerinde bir üniversiteye gidecek ve belki de ardından evleneceklerdi. Şanslılarsa ölümsüzler ile insanların arasında olan savaştan hiç etkilenmeden bu hayata veda edeceklerdi.
Fakat bu gerçekten mümkün müydü?
Ortada bir savaş vardı. Çocuklarını okullarına gönderirken bile ailelerin ne kadar endişeli olduğu gözlerinden belliydi. Kendi güçlerinin çok ötesindeki canlılara karşı ne yapabilirlerdi? Onlardan nefret edebilirler miydi? Ya çocukları onlardan birisi olsaydı? Hepsi bunun hayalini kurmuyor muydu?
Seattle da yıllardır varlığını sürdüren bir evin içerisinde yaşlı bir kadın etrafı süpürüyordu. Evin içindeki her şey çok yeni gibiydi. Son kalite televizyonlar koltuklar odalar ve her şey. Ne yazık ki kadın hepsinden eskiydi. Yaşlıydı. Beyaz saçları sırtına dökülüyordu ve artık o kadar genç göstermiyordu. Yüzü solgundu. Yanakları aşağı kaymıştı ve kare bir surata sahip olmuştu. Geçmişte ne kadar güzel olduğunu unutun. Artık İsse güzelliği geride bırakmış bilge bir yaşlıydı.
"Anne, ben döndüm."
Evin kapısına yukarıya doğru çıkan bir kaç basamakla ulaşılıyordu. O kapı hala kapalıydı fakat içeride bir adam vardı. Sakalsız ve oldukça yakışıklı bir genç 30'larında hayatının zirvesindeki film yıldızlarına benziyordu. Fakat beyaz gözlerinde yıldızlar varmışçasına parlaktı. 2 metreden uzundu ve basamaklarla beraber annesinden çok daha uzun görünüyordu.
İsse başını kaldırdı ve boş gözlerle oğluna baktı. Gözlerini onun vücudunda gezdirdi ve ardından alnına baktı. O taç sembolünün izi hala belli oluyordu ve derinin altına inmiş bazı ejderha pulları hala kendini belli ediyordu.
Ardından süpürmeye devam etti. Sağ gözünün ucunda biriken yaşlar belli oluyordu.
"Demek bütün yaşamım bunun içindi."
Kai annesinin yanında belirdi. Süpürge tutan elini tuttu ve diğer eliyle ona sarıldı. Vücudu o kader genişti ki annesinin bütün yaşlı sırtını kaplıyordu. Beyaz saçları yaşlı kadının yüzüne düşüyordu. İsse'nin gözlerinden düşen yaşları tutuyordu. Kai da yüzünü annesinin yüzüne sürttü. Onun kokusunu içine çekti. İsse öteki elini Kai'ın yanağına dayadı.
"Üzülme Kai. Ben pişman değilim."
Uzun zaman önce İsse genç ve güzel bir prensesti. Kendi halkı elbette gelişim yapıyor ve ölümsüzlüğe ulaşmaya çalışıyordu fakat onlar ne Gelişimcilerin yanında ne de Avcıların yanındaydı. Güçlülerdi ve Türk topraklarındaki kabileleri güvendeydi. Görevlerini yerine getirdikleri sürece huzurlu bir şekilde yaşayabilirlerdi.
İsse'nin gelişim yapması yasaktı. Tıpkı annesi ve onun annesi gibi. Sayısız yıl boyunca hepsinin ömrü sıradan bir insanın ömrü ile sınırlı kalmıştı. Fakat hiçbiri bunun için nefret dolu değildi. Çünkü hayatlarını yaşayabilmişlerdi. Tıpkı diğerleri gibi.
Kai annesinin kucağına başını koymuş annesinin hikayesini dinliyordu. Her şeyi duyamazdı. Annesi her şeyi söylemedi. Fakat annesinin zamanında çok daha mutlu olduğunu anlayabiliyordu.
"Ne kadarını biliyorsun?"diye sordu İsse. Kai başını annesinin karnına gömdü. Bu açıkça sadece onların farklı olduğunu bildiğini belirtiyordu. Kai bu soruya cevap verecek kadar bile bilmiyordu.
Kai inanılmaz bir yetenekle doğmuştu fakat bunların çoğu ailesinden gelebilecek yeteneklerdi. Sadece Ölümsüz Ejderha ve Kral Katillerinin reenkarnasyonu olması farklı kaynaklardan geliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAİ LANE: Yeni Çağ
FantasíaKai Lane serisinin 2. Kitabı Yeni Çağ sizlerle. İlk kitabı okumadan başlanması tavsiye edilmez. Devasa bir binanın - öyle ki bir pek çok saraydan daha büyüktü - içinde sayısız güçlü figür birer güvenlik görevlisi misali dolaşıyordu. Bu binanın derin...