"Bence Berat sizi shipliyor tıpkı benim gibi."
Esenli okumalar 🕊
Ritimli bir şekilde çalmaya devam eden telefonumun alarm sesi tüm uykumu alıp götürürken, sinirlerimin de en üst seviyeye ulaşmasını sağlıyordu. Gözlerimi hızla açıp alarmı kapatmak için yatağımdan çıktım. Sinirle çantamı elime alıp içerisinde çalıp duran bitmek bilmeyen telefonumun alarmını kapattım.
Ellerimi gözlerime götürüp iyice ovuşturduktan sonra yavaşça oturduğum yerden kalktım. Gardolabımın aynasının karşısına geçtim. Gözlerim saçlarıma kaydığında pek uzun sayılmayan kestane rengi dalgalı saçlarımı biraz düzeltmek adına makyaj masamın üzerindeki tarağı alıp iki üç kez taradım.
Saçlarım çok uzun olmadığı için bakımı ve düzeltmesi zor olmuyordu. Son kez aynadaki yansımamı izledikten sonra odamdan çıktım ve banyoda elimi yüzümü yıkadım. Mutfağa gidip kahvaltıyı hazırlamaya başladım. Çaydanlığın altına ağzına kadar su doldurdum ve ocağa koyup altını yaktıktan sonra mutfak çöpünün dolduğunu fark ettim.
Çayın suyu kaynayana kadar çöpü gidip atabilirdim ve hatta biraz hava almış olurdum. Mutfak camından dışarı baktım hava oldukça güneşliydi. Mayıs ayının ortalarındaydık neredeyse ve havalar gittikçe ısınıyordu. Çöp kutusundaki çöpleri, çöp poşetine boşalttım. Çöp poşetinin ağzını sıkıca bağlayıp evin kapısına doğru yavaş adımlarla ilerledim.
Çöp poşetini kapının önüne bıraktım ve beyaz spor ayakkabılarımı ayağıma geçirdim. Çöp poşetini bir elime diğer elime ise evin anahtarını aldıktan sonra evden çıktım. Çöpleri atmak için yangın merdivenleri daha kısa bir yoldu o yüzden yangın merdivenlerini kullanmayı tercih ettim. Dairemizin sağ tarafındaki yangın merdivenlerinin gri eskimiş boyası olan kapıyı yavaşça itikledim, ağır bir kapıydı.
Merdivenlerden indiğimde apartmandan çıkmak için siyah bir demir kapı daha vardı onu da kendime doğru çekip sonunda apartmandan çıkabildiğimde apartmanın girişindeki kısa ve geniş merdivenden de inip sola döndüm. Pembe taşlarla yapılmış uzun ince yoldan ve yolun kenarlarına özenle şekillendirilmiş yeşil çalılıkların arasından ilerleyip apartmanımızın solundaki parkın yanından geçerek sağ tarafta bulunan caddeye inen merdivenlerden aşağı indim, merdivenin bitiminde sağ tarafta bulunan çöp konteynerine elimdeki çöp poşetini attığımda her zamanki gibi içinden dışarı fırlayan kedi ile ufak bir çığlık çıkıvermişti ağzımdan.
Çöpü attıktan sonra tekrar merdivenleri tırmandım. En fazla on beş basamak falan vardı ama yine de nefes nefese kalmıştım. Merdivenler bittiğinde aynı yoldan geçip tekrar apartmana girdiğimde yangın merdivenlerini de tırmanıp evin kapısının önünde derin derin soluklanmaya başladım.
"Kız Efsun günaydın. Nereden böyle sabah sabah?"
Arkamdan duyduğum Makbule ablanın sesi ile sesin geldiği yöne döndüm.
"Günaydın Makbule abla. Çöpleri attım da."
Makbule abla karşı komşumuzdu apartmanda olup biten daima ona sorulurdu. Dedikodu kelimesinin geçtiği her yerde Makbule abla bilinirdi.
"Hmm... Anladım tatlım, bir şey soracağım sana."
Kaşlarım istemsizce çatılırken, "Sor." dedim.
"Dün sabah taşınan komşulardan haberin var mı?" Dedi ve giyindiği ince hırkasının önlerini tutarak kollarını göğsünde çaprazladı.
"Yok valla haberim şimdi senden öğrendim birinin taşındığını."
"Hıım ben uğrarım bugün sanada söylerim nasıl insanlarmış."
Makbule abla büyük bir keyifle dedikodu yapıyordu, dedikodu onun için temel bir yaşam kaynağı gibi bir şeydi. Beni nerede görse durmadan apartmandakiler hakkında bir şeyler söyler, onların dedikodusunu yapardı sonra dedikodusunu yaptığı kişinin dairesinden çıkarken görürdüm onu. Önce insanların arkasından atıp tutardı sonra canım cicim olurdu o insanlarla. Bir an onun gibi olmanın gerçekten çok zor olduğunu düşündüm. Düşünsenize dün arkasından ağıza alınmayacak laflar ettiğiniz insanın ertesi gün gidip çayını içmek. Bu çok kötü bir şeydi. Dedikodu onun bir hastalığı olmuştu adeta. Makbule abla apartmanımızın ayaklı dedikodusuydu ama özünde iyi bir insandı aslında. Bize çok yardımı dokunmuştu. Mesela Defne hasta olduğunda ne yapacağımı bilemeyerek onun kapısına gittiğim olmuştu. O ise en az benim kadar endişelenmişti. Defne iyileşene kadar her gün küçük bir tencere çorbayla gelmişti kapımıza. Bir tek dedikodusu kötüydü ama severdim Makbule ablayı.
![](https://img.wattpad.com/cover/314482992-288-k13801.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DESİSE | +18 (ASKIDA)
Ficción GeneralBelime dolanan eller ile irkildim. Kalp ritmim hızlanmıştı. Kalbim neredeyse yerinden çıkacaktı. Gözlerimi sıkıca yumdum ve nefes alış verişlerimin ritmini düzenlemeye çalıştım. "Uyu artık." Dedi uyku mahmuru ses tonuyla. Birkaç saniye cevap verip...