Ben geldiimm!
Geçmiş bayramınız mübarek olsun 💙
Bol bol oy ve yorumlarınızı bekliyorum.
İyi okumalar...
*
" O şeyi bana atarsan seni gebertirim, Alparslan! " Koca bir kahkaha attığında başını iki yana salladı. İlk elindeki mavi boyaya baktı sonra da bana. Arabaya bindikten yarım saat sonra bizi şenlik olan bir yere getirmişti. Şarkılar söyleniyor, danslar ediliyor ve oyunlar oynanıyordu. Ha bir de, boya dolu kaplar vardı. Herkes tanımadığı insanlara boya fırlatıyor kaçıyordu. Ortam hiç fena değildi ve biz geldiğimizde andan beri Alparslan'ın bana boya atıp atmaması hakkında kavga ediyorduk.
" Ulan niye geldik o zaman buraya!? " Gözlerimi kısıp ellerimi iki yanıma sabitledim. " Sen getirdin bizi? Ne atar yapıyorsun? " Dudağının sağ kısmı havaya kalktı ve çapkınca baktı.
" Ayıpsın güzelim. Kafan dağılsın diye buraya getirdim seni ve, bunun için üzgünüm, " demesiyle yüzüme yediğim mavi boya ile kalakaldım. Alparslan, kahkaha ata ata boyaların olduğu kısma koştu. Onun yanında gerçekten her şeyi unutuyordum.
" Bittin oğlum sen! " Diyerek ona doğru koştuğumda elinde gördüğüm pembe boya ile içimden küfür ettim. Adam öylece durmamı fırsata çevirmiş ve boya almıştı. Yanına gittiğimde elindeki boyayı beyaz elbiseme doğru atıp geri geri gülerek kaçtı. Turuncu boyayı gözüme kestirip elimi attığım gibi bir avuç dolusu boyayı yüzüne attım. Gülen yüzü sabit bir hal aldı. Karşımda durmuş dümdüz bana baktığında tırsmadım desem yalan olurdu.
Üzerime atlayacak gibi bakıyordu.
" Ödeştik, " deyip ellerimi birbirine vurdum ve boyayı temizledim. Yüzümdeki zafer tebessümüm genişlediğinde omuz silkti ve sırıttı.
" Tam olarak değil, " dedi ve arkama bakıp başıyla işaret verdi. Tam arkamı dönüp bakacaktım ki başımdan aşağı dökülen kırmızı boyayla sinirle Alparslan'a baktım.
" Haksızlık bu! "
Omuz silkti.
" Oyunda her şey mübahtır! " Sinirle alt dudağımı ısırdım. Gerçekten kafasını asfalta sürtüp kıvılcım çıkartmak istiyordum! Yüzündeki zafer sırıtışı ise bunu yapmam için beni tetikliyordu.
" Sen hep böyle mızıkçılık yapacaksan, çok işimiz var, " deyip bana doğru adımladı. Kaşlarım hafiften çatılırken, konuştum. " İstersen uğraşmak zorunda değilsin. "
Güldü. Aramızda bir adımlık bir mesafe bırakmıştı.
" Ya istersem? " Ciddileşen çehresi ile yutkundum. Bu soru karşısında ne diyebilirdim ki? Omuz silkip rahat bir tavırla gözlerinin içine baktım.
" O zaman, benimle uğraşmanın tadını çıkar, " deyip yanından geçip gittim. Yüzümü yıkasam iyi olacaktı. Küçük çeşmelerin yanına geldiğimde yüzümü hızlıca soğuk suyla yıkadım. Bu sıcakta iyi gelmişti.
Yüzümü yıkadıktan sonra etrafa göz atıp, Alparslan'ı bulmaya çalıştım. Ancak görünür de yoktu.
" Beni mi arıyorsun? "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SÜMBÜL
ChickLitAlparslan & Dilara ^ " Rahat dur, " deyip yanıma yaklaştı. Gözlerimi kapayıp karnımdaki acının geçmesini beklerken dudaklarımın üzerinde hafif bir baskı hissettim. Gözlerim aralandığında Alparslan konuştu. " Dayanamadım. " " Gitme, " dedim. Söyledi...