29. Bölüm

19.6K 1.1K 181
                                    

Selaaamm

Size küçük bir sürprizzzz

Medya da ki şarkıyı söylediğim yerde açın 🥹

Oy ve yorumlarınızı eksik etmeyin.

Ve sıkı tutunun! Fena bir bölümle karşı karşıyasınız.

İyi okumalar...

*
Dilara'dan...

Bazen, hayat karşımıza hiç ummadığımız anlar çıkarırdı. Bitti dediğimiz yerde, yeniden başlayacağımız imkanlar çıkarır devam etmemize yardımcı olurdu. İnsan, yürüdüğü veya yürüyeceği yolları kendi belirlerdi bana göre. Yürürken, bile önündeki taş parçasına dikkat etmeli, takılmamalıydı. Çünkü bir kez tökezlediğimizde, pes etmemizi isterdi hayat. Üst üste dertler gelir, sıkıntılar dağ olur bizi altında bırakırdı. Ben, hayatım boyunca pes ettiğim her an tekrar ayağı kalkıp kendimle savaştım. İnsan en çok kendisi ile savaşırken yorulurdu. Çünkü, kendisi ile savaştığı an kendisini anlayamazdı. Kendisinin ne sorunu olduğunu çözemedi. Düşüncelerle kendini yer, bitirir ve orta da koca bir enkaz bırakırdı. Ben, geçmişim de karşılıksız aşkım tarafından kendimle çok savaşmış ve yorulmuştum.

Şimdi ise, Alparslan hayatıma girmiş ve bunca yorgunluğun üzerine denk gelmişti. Bana fazla gelmiyordu. Aksine, yorgunluğumu hafifletiyordu. Ben Atalay'a da kızgın değildim. Bana hiç umut vermemişti. Ben, ona sadece kırgındım. Onu sevdiğimi öğrendiğinde bana kötü davranarak iğrenç  hissettirdiği için kırgındım, bana acıdığı için de kırgındım. Ancak, bu kırgınlık artık Atalay gibi geçmişim de kalmıştı. Şu an, kolları arasında olduğum adamla olmak istiyordum. Sekiz ay da bu yeşil gözleri öyle çok özlemiştim ki... Alparslan, bambaşkaydı. Güzel adamdı, düşünceliydi. Gözleri ile beni sevebileceğini iliklerime kadar hissettirebiliyordu.

Kaç saat kolları arasında öylece kaldım bilmiyorum. Ama hava kararmaya başlamıştı. Başımı omzundan kaldırıp gözlerimi gözlerine diktim.

Dikkatle ve merakla baktı bana.

Uzun süredir ayaktaydık. Acaba ayakları uyuşmuş muydu?

Evet! Şu an gerçekten bunu merak ettim.

" Ne oldu? " Diye sordu, Alparslan.

Mayışmış hali o kadar yakışıklıydı ki... Şu an öpsem ne olurdu?

" Hiç. Seni öpebilme ihtimalimi düşünüyordum. "
Dememle Alparslan öylece kaldı. Evet, gerçekten kalakaldı. Gözler kapaklarını bile kırpmıyor! Sonra hafif kaşlarını çattı ve aynı hafiflikle sırıttı.

" Öpebilme ihtimalini düşüneceğine öpseydin, her şey daha farklı olurdu. Mesela şu an, öpüşüyor olabilirdik, " dedi tüm ciddiyetiyle. Tamam, bu kadar açık olmasını elbette beklemiyordum. Ama birazcık oyun oyunsam sorun olmazdı.

" Öpüşmek mi? " Dedim kaşlarımı çatarak. " Ben yanaktan bahsetmiştim ama. Senin aklın oraya mı kaydı? Cidden mi? Yani, ne diyeyim ki? " Diyerek kolları arasından çıktım. Anlamadığı her halinden belli olan yüz ifadesiyle beni izledi. Kollarının hava da kalmış olduğunu söylemiş miydim?

Vallahi, öylece durmuş şaşkın şaşkın bana bakıyor!

" Kızdın mı? Sen öpmek deyince, benim aklıma yanak gelmedi. Yani, gelirdi ama yakındık baya, " dedi ve duraksadı. Şu an ne kadar saçmaladığını hesaplıyordu. Sonra gözlerini hafif kısarak yüzüme baktı. Sırıtmamak için zor tuttuğum yüz ifademi yakaladığı an, gözlerini kapatıp derin bir nefes aldı.

SÜMBÜLHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin