40. Bölüm - FİNAL -

13.9K 515 74
                                    

Yazacaklarımı sona saklayıp sizi bölümle baş başa bırakıyorum.

İyi okumalar...

^
YAZAR'DAN

İnsan hayatının koca bir yalandan ibaret olduğunu öğrendiğinde nasıl bir yıkım yaşayabilirse Alparslan' da bu yıkımı, çaresizliği yaşıyordu. Beyni işlevini o kadar çok yitirmişti ki... Nasıl bir durumda olduğundan bir haber evinin salonunda öylece oturuyor ve bir açıklama bekliyordu. Mehmet Boratav'ın ölümünden saatler sonra gelmişlerdi buraya.

Necip Varalı.

Babalarıyım diyerek ortaya bomba gibi düşmüş iki insanın kabullenemediği bir adamdı. İyiydi, hoştu ama yaralıydı. Evlatları gibi o da ihanetin tadını en soluk şekilde tatmıştı.

" Konuşacak mısın artık? " Diyen Alparslan'ın sesi dayanamıyor gibi çıkıyordu. Necip Varalı, çaresizce oğluna baktı. " Anlatacağım, " dedi ve iç çekti. Bir iç çekiş, bin acı barındırıyordu.

" Kazanın olduğu gece ben araba da hâlâ yaşıyordum ama annen çoktan ölmüştü. Mehmet gelip annenin kalbine üç kurşun sıkmış fakat benim sadece omzuma bir kurşun sıkmıştı. O gece zaten anladım her şeyi. O gece anneni vurduğu silahını görmüştüm. Hatta o silahı birçok kez görmüştüm. Kabzasında aslan motifi vardı, " deyip belinden çıkardığı silahı ortadaki masaya bıraktı. Herkesin bakışları o silaha döndüğünde Alparslan dışında şokla baktılar Necip Varal'ı ya. Çünkü anlattığı o silah masanın ortasında duran silahtı.

" O geceden sonra farz bildim kendime bu silahla onun canını almayı. Her gece sizi bulabilmek için aklınıza gelebilecek bütün yolları denedim. Zaten kaza gecesi bizi arabadan çıkardıklarında üç adam vardı. Mehmet Boratav sizi alıp çoktan gitmişti. Üçüyle de zar zor savaştım. Ama onlar bana göre daha kuvvetliydi. Yaralı halimle bile çok dayandım. En sonunda bir adamı tam konuşturacakken üç kurşunla hepsini öldürdüler. Onları vuran kişi de Selim'miş. Bunu uzun süre sonra öğrendim. Neyse... İlk önce anneni bir umut en yakındaki hastaneye götürdüm. Ama zaten çoktan gitmişti. Onu morga götürdüklerini benim de yaralarıma baktıklarını hayal meyal hatırlıyorum, " dediğinde dalgınca sessizleşti. Alparslan babasını inceleme girişiminde bulunduğunda acele etmeden baktı yüzüne. Gözleri kendisinin ve Arsel'in gözleri gibi yeşildi. Sol ve sağ yanağında derin yara izleri vardı. Saçları düzgün ve taranmıştı. Yaşanmışlığın getirisi ile saçlarının çoğu beyazlamıştı.

" Sonrasında, " diyerek cümleye başlayan adama pür dikkat kesildi. " Annenize ve kendime bir mezar yaptırdım. Zaten Mehmet o kadar mutluydu ki bize sonrasında ne olduğunu hiç sorgulamamıştı. Ondan kazandığım parayı harcamak zoruma gitse de elimde başka para yoktu. İlk önce adımı soyadımı değiştirdim. Eski adım ve soyadım Ahmet Yesevi. Kendime mecburen yeni bir sayfa açtım. Yıllarca sizi aradım ama hiçbir izinize asla rastlayamadım. Bir gün bir adamın hayatını kurtarmamla bütün dengeler değişti. İlk önce adamın en yakın koruması oldum. Beni çok severdi, ben de onu severdim. İllegal işleri vardı. Bir gün aniden kalp krizinden öldü. Avukatı beni yanına çağırıp vasiyetini okuttu. Ne bir oğlu, ne bir kardeşi hiçbir şeyi yoktu. Bütün mal varlığını ve işini bana bıraktığını bundan sonra işlerinin benim başında olmamı istediğini yazmıştı. Teklifini kabul ettim. Çünkü bu beni bir adım size yaklaştırıcaktı. Tahmin ettiğim gibi de oldu. Sekiz yılın sonunda Selim'e ulaştım, " deyip yanında oturan adama baktı. Manidar bir gülümseme sumuşlardı birbirlerine.

" Daha sonra Selim'le gizlice buluştum, konuştum. Sizi alacağımı söyledim. Olmaz dedi. Arsel kimde bilmiyorum sadece Alparslan babamın yanında dedi. Onları almaya kalkışırsan senden önce hayatta olduğun için onları öldürür dedi. Kabul etmedim başta. Olmaz dedim. Ama o da oldu. Alparslan'ı gördüm. Mutluydu. Bahçede annesi bildiği Ayşe hanım ile oynuyordu. Bu mutluluğa mani olmak istemedim. Ölmenizi istemedim. Sizi bırakmak o zamanlar daha kolay gelmişti. İlerleyen zamanlar da sizi her an izledim. Doğum gününüzde size veremeyeceğim hediyeler aldım. Notlar yazdım. On yedi yıl boyunca bu böyle devam etti. İkinizde yirmi beş yaşındayken, Alparslan şiddet gördüğünü öğrendim. Selim söylemişti. Artık oğlumun yaşadığı acıya katlanamadığını söyledi bana, " diyen bir anlık geçmişe gitti.

SÜMBÜLHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin