27. Bölüm

24.5K 1.4K 130
                                    

SELAAMMMM

27. Bölüm olmuşşşş 🥹

Oy ve yorumlarınızı bekliyorum. Bool boll atınn 🫶🏻

İyi okumalar.

*
Alparslan'dan

" Hayır... " Demesi üzerine telefonu tam kapatacaktım ki, cümlesinin devamı olduğunu bildiğim için sessizce dinledim.

" Ondan vazgeçmek şöyle dursun artık nefret etmeye başladım Asena. Böyle, hareketleri bile çirkin geliyor gözüme. Ben yıllarca ne yapmışım kendime? Hiç. Hepsi kocaman bir hiçmiş. Alparslan, olmasaydı bunları fark edemeyecektim. O kadar güzel bir adam ki... Ben sustuğumda bile beni anlıyor. Konuştuğumda lafımı kesmeden sonuna kadar dinliyor. Gerçekten dinliyor, Asena. İlgiyle, merakla... Öyle havadan değil bakışları. Ağzımdan çıkacak kelimeleri merakla bekleyen bir erkekle ilk defa karşılaşıyorum ve afallıyorum. Daha yeni platonik bir aşktan kurtuldum. Atalay'ın yarattığı boşluğu Alparslan doldursun istemiyorum. Çünkü o yara bereye ait değil. Tertemiz bir kalbe girmeyi hak ediyor. Ben kalbimdeki boşluğa bana çok iyi geliyor diye Alparslan'ı koyamam. Bu yüzden ona çok uzak ve kötü davrandım. Ama mecburum, kimseyi yaralarıma sargı bezi yapamam. " Dedi. O kadar uzun ve sessiz konuşmuştu ki, sesinden bir şiirin en acılı kısmını dinlemeye bile razıydım. Sesi pürüzsüz ve muazzamdı. Bir kadına yakışabilecek en güzel sese sahipti. Ne çok ince ne çok kalın. Öyle ki, söyledilerini bile geç idrak etmiştim.

Atalay'ın yarattığı boşluğa Alparslan doldursun istemiyorum.

Ben kalbimdeki boşluğa bana çok iyi geliyor diye Alparslan'ı koyamam.

Çünkü o yara bereye ait değil.

Bu yüzden ona çok kötü davrandım.

Ama mecburum.

Söylediği cümleler beynimde çınlarken yutkundum.
Dilara çok güzel bir kalbe sahipti. Duygulu bir kadındı. Şu kısacık zaman da az da olsa tanımıştım onu. İncitmekten, kalp kırmaktan, birini görmezden gelmekten bunun gibi çoğu şeyi yapmaktan çok korkuyordu. Çünkü kendisi bu durumların hepsini yaşamış ve istemeyerek de olsa ne hissettirdiğini tatmıştı. Aslında o kadar güçlü bir kadındı ki... Ama bunu farkına varamayacak kadar yorgundu. Çok gençti ama çok olgun düşünen bir yapısı vardı. Koyu kahve gözleri beni öyle bir tesiri altına almıştı ki, bu konu karşısında ona kapıldığımı görebiliyor ve hissedebiliyordum.

Ona bana uzak ve kötü davrandığı için kızmamıştım. İlk başta arkadaşının sorduğu soruya hayır demesi korkutmuştu ancak sonra düşününce cümlesinin devamı olduğunu anlamıştım. Burdan bir an önce ayrılıp Dilara'ya gitmek istiyordum.

Biri boğazını temizledi.

" Özledin mi peki Alparslan'ı? " Diye sordu, Asena. Bir iki dakika hiç ses gelmedi. Çıt çıkmadı. Sustu, sustuk saniyeler dakikaları kovaladı ve beş dakikanın sonunda konuştu.

" Evet, " dedi. Sesi heyecanlı gelmişti.

" Niye bu kadar çok düşündün? "

" Bilmiyorum, Asena. İçimde koca bir savaş var görmüyor musun? Korkuyorum... Alparslan'ı sırf bana ilgi gösteriyor diye sevmek istemiyorum. O bunu asla hak etmiyor. Nasıl olduğunu deli gibi merak ediyorum ama, arayamam. Yapamam. Salak değilim, ikimizde de bir şeyler var. Evet, şu kadarcık zaman da olması mümkün değil ama oldu. Ve ben bu bir şeylerin, ilgi yüzünden olmasından korkuyorum. Özledim ama uzak kalmamız daha iyi. " Diyerek sonlandırdı cümlesini. Telefonu kulağımdan çekip aramayı sonlandırdım. Bakışlarım orman manzarasına kaydığında içime derin bir nefes çektim. Ellerimi saçlarımın arasından geçirip çok sesli olmayacak şekilde bağırarak kendime kızmaya başladım.

SÜMBÜLHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin