24. Bölüm

25K 1.2K 142
                                    

BEN GELDİMMM

Bakın bakın ne diyeceğim! Sizin akıllı yazarınız diğer kitabına bölüm atmayı unuttu... Evet, gerçekten unuttum. Çünkü Sümbül de ki etkileşim daha çok olduğu için ister istemez buna daha sık bölüm atıyorum. Neyse, bu bölümü yazdıktan sonra diğer kitabıma bölüm yazmayı düşünüyorum. Tabii ki unutmazsam cmdmcmdmcndm

Bölüm değişmiştir, eski seyirinde devam ediyor. Haberiniz olsun :) Mehmet Boratav, hâlâ Alparslan'ın dedesi ama anlaşamıyorlar. Bunu da belirtmek istediim

Neyse bölüme geçelim.

Oy atmayı ve yorum yapmayı sakın unutmaayıın

Hadi iyi okumalar...

*

Alparslan'dan...

Etrafa yayılan telefon melodisiyle boğazımı temizleyip, ağzımdaki rakıyı yuttum. İzin isteyerek ayağı kalktığımda herkesten uzaklaşarak bahçeye çıktım. Az önce ki ortamın dağılışı canımı sıkarken çalan telefonuma kısa bir bakış atıp, kimin aradığına bakmadan telefonu açtım. Çünkü, kimin aradığını biliyordum.

" Efendim? " Dediğimde ilk önce bir boğaz temizleme sesi duydum. Gömleğimin ilk iki düğmesini açarak derin bir nefes aldım.

" Alparslan, nerdesin? " Sesinin keskinliği ve barındırdığı öfke sinirlenmeme sebep olurken bir iki saniye sessiz kalıp, konuştum.

" Karadenizdeyim, " dediğimde arabamın yanına doğru yürüdüm. Onlara karşı bu kadar sert oluşumun tek sebebi onlardı.

" İpler gerginleşiyor, Alparslan! " Kanım öfkeyle kaynarken, gözlerimi sıkıca yumup sakinleşmeyi diledim ama nafileydi.

" Gerginleşsin. Zerre umrumda değil anladın mı? "
Dediğimde sesimden bile barizce belli olan sinir telefonda ki kişiyi daha da öfkelendirirken, arabamın kapısını açarak içine bindim.

" İpler kimin elinde bilirsin, değil mi? " Beni tehdit edişi öfkemin üzerine katman katman öfke eklerken sakin kalmaya çalışarak konuştum.

" Bilmem mi? Senin elinde bilirim, Mehmet Boratav! " Telefonun karşısından gelen öksürük sesi ile arabayı çalıştırdım. Kemerimi takmaya bile yeltenmeyip gaza bastığım gibi bulunduğum yerden ayrıldım.

" Ben senin Dedenim! Bana adam gibi davranacaksın Alparslan! Yemin olsun, hiç istemeyeceğin şeyler olur. Şimdi o şehirden çıkıp, yanıma geleceksin! "
Öfkem beni ele geçirirken telefonu kapatıp yan koltuğa fırlattım. Zaten bir kaç güne İzmir'e geri dönecektim. Neyin olayını yapıyordu? Asla anlamıyordum.

Gaza daha çok bastığımda etrafta yankılanan lastik sesiyle camı açarak içime derin nefesler çektim. Boğuluyordum. Öyle çok boğuluyordum ki, şu camdan gelen hava bile bana çare değildi.

İçime bir nefes daha çektiğim sırada karşımda bir anda beliriveren kızla aniden frene basıp durdum. Gözlerini sımsıkı yummuş öylece dururken, arabadan inerek karşısında durdum.

Gözlerime ilk çarpan, esmer teniydi. Bu karanlıkta bile ay gibi parlaması garibime giderken, kızı daha fazla incelemeyerek gözlerimi kaçırdım. Böyle herkese bakacak biri değildim fakat karşımdaki bu kızın güzelliği ve üzerindekilerin pisliğine rağmen bu kadar zarif olabilmesi beni şaşırtmıştı. Saçlarının dağılmış olması bile güzelliğine toz konduramamıştı.
İçimden beliren merak duygusu ile karşımdaki kıza bakmaya devam ettim.

Tam konuşacaktı ki etrafta yankılanan bir bağırtı duyması ile önünde duran ve korkudan tir tir titreyen kıza baktım.

" Dilara! " O kadar korkmuşa benziyordu ki, bu haline kaşlarım anında çatılırken arkasına dönecekken önüne geçtim ve sokağı inleten adama baktım.

SÜMBÜLHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin