Zeliha Acar'dan:
"Çıktın mı evden?" diyen sesini duyarken sırıtıyordum.
"Çıktım İmhacı," dedim sakince yürürken. "Bir anda beni nereye götüreceksin anlamış değilim ama taksiye binip geliyorum."
"Gerek yok," dedi kadifemsi ses tonuyla. "Geldim zaten. Hatta şu kaldırımda yürüyen güzel kız sen misin?"
Arkama baktım ve hemen gülümsedim. "Benim herhalde," deyiverdim. "Peki arabada oldukça havalı şekilde direksiyonu çeviren sen misin?"
Gülme sesini işittikten sonra hızlanan kalp atışlarımla beraber telefonu kapattım. Yaklaşık bir saat önce beni aramış ve bir yere gitmek isteyip istemeyeceğimi sormuştu.
Tabi ki kabul etmiştim, buldum gül gibi adamı reddeder miyim hiç?
Yanımda arabayı durdurunca beklemeden kapıyı açıp içeriye girdim. "Merhaba havalı bey." dedim kıkırdayarak.
"Merhaba güzel kız." derken o da gülmüş ve arabayı tekrar çalıştırmıştı. Araba ilerlerken ona doğru döndüm. Tam dudaklarımı aralamıştım ki, "Boşuna sorma, sürpriz." deyip lafı ağzıma tıktı.
"Yuh," dedim sessizce. "Müneccim boku mu yedin sabah sabah?"
"Çok ayıp Zeliha," dedi tatlı tatlı. Beni nasıl duyduğuna şaşırmamak gerekliydi aslında ama ben hafif çekingenlikle başımı eğdim. Dönüp bana baktı. "Utandın mı sen?"
"Yok," dedim hemen. Ve konuyu değiştirmeye çalıştım. "İki hafta sonra okullar açılıyor, zaman çok hızlı."
"Evet, sanki bana beş ay önce değil de dün mesaj atmışsın gibi."
Başımı salladım. "Evet, sanki seni 16 yıl kadar önce değil de dün görüp sevmişim gibi."
Cihangir başını bana çevirdi ve gülümsedi. Ardından elini uzatıp elimi tuttu ve parmaklarımızı kenetledi. Ardından sanki normal bir şey yapıyormuş gibi ellerimiz birleşikken vitesi değiştirip arabayı kullanmaya devam etti.
Bir dakika eriyorum şuan.
Yolculuk sessiz ve el eleyken devam etti. Bir buçuk saat kadar sonra da arabayı durdurduğunda başımı kaldırıp geldiğimiz yere baktım.
Burası bir çiçek tarlasıydı. Heyecanla ona baktım. "Hadi canım," dedim. "Burası gerçek mi?"
"İnip yakından bakalım bence." dedi ve arabayı düzgünce park edip indi. Ben de onunla beraber indiğimde şaşkınca etrafa bakıyordum. Etraf rengarenkti, çevrede tek bir yapı ya da insan yoktu ve rüzgarın hafif esintisi tenimi okşuyordu.
"Çok güzel lan," dedim bir anda içimdeki kıroyu serbest bırakarak. Ardından ilerledim ve en baştaki papatyalara dokundum. Cihangir hemen arkamdaydı. Beni izliyordu.
"Beğendin mi?" dedi sakince.
"Beğenmek ne demek ya?" dedim hemen. "Bayıldım bayıldım!"
Elini tuttum ve onu peşimden sürükleyerek tüm çiçeklere baktım. Yer yer isimlerini söyleyip, yorum yapıyordum ve dudaklarımdan asla silinmeyen bir gülümsemeyle arada ona bakıyordum.
Tarlanın neredeyse sonuna gelene kadar bu böyle devam etti. En sonunda Cihangir beni çekiştirdi, "Nereye?" diye sorduğumda bir şey demeden yürümeye devam etti.
Çiçeklerden biraz uzakta devasa bir ağacın yanına geldik. Gözlerim ağacın koca dalına asılmış iki salıncağa takıldı. "Yok artık!" diye bağırdım heyecanla ve salıncağa doğru koşup birine oturdum. "Neresi burası, cennetin dünyadaki mekanı mı?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İMHACI -Texting-
Teen Fiction[TAMAMLANDI] 05***: O kadar bomba imha ediyorsun ama birini unutmuşsun 05***: O da benim kalbim olacak organ 05***: Rica etsem gelip kalbime bakabilir misin? 05***: Senin sevginle patlayacak da yakında Başlangıç: 01.07.2022 Bitiş: 01.08.2022 Tüm hak...