2.7

66.8K 4.1K 889
                                    

Medya- Kadir <3

***

Zeliha Acar'dan:

Heyecanla bir kez daha saati kontrol ettim.

Saat neredeyse gecenin biriydi.

Cihangir bana haber vereceğini söylemişti ama hala ondan bir haber yoktu. Aklıma bir çok sebep gelmişti beni neden bu saatte çağırdığına dair ama hepsinin de olmayacağını düşündüren geçerli sebeplerim vardı.

Evin içini kaçıncı kez turladım bilmiyorum ama aynadan kendimi yedinci kez kontrol ediyordum. Üzerimde siyah bir bluz ve altımda da lacivert kotum vardı. Saçımı da üstten dağınık bir topuz yapmıştım.

Telefonumu elime aldım, herhangi bir bildirim var mı diye. Ama hala tek bir mesaj bile yoktu.

Sakince koltuğa oturdum ve telefondan bir şeyleri kontrol etmeye başladım. Niyetim zamanın geçmesini sağlamaktı.

Yaklaşık on beş dakikanın sonunda iyice sıkılmışken sonunda telefonuma bir mesaj bildirimi düştü.

İmhacı: Evinin yanındaki çardaktayım Zeliha

İmhacı: Gelebilir misin?

Kalp atışlarım hızlanmaya başlarken bir şey yazmadan hızlı adımlarla ayakkabılarımı giydim ve asansörü bekleyecek kadar sabırlı olmadığımdan hızlıca merdivenlerden inerek evden ayrıldım.

Hava serin olmamasına rağmen ellerim buz gibiydi. Galiba çok heyecanlanmıştım. Aynı zamanda da merak duygum da hat safhadaydı.

Aceleci adımlarla çardağın olduğu tarafa yürüdüm. Az sonra ise çardakta gördüğüm onun silueti sanki kalbimi daha da hızlanabilirmiş gibi hızlandırdı.

Galiba onu her gördüğümde böyle hissedecektim.

Onu görmenin verdiği mutluluk ve heyecanla çardağa girip karşısına geçtiğimde, bir balon gibi tüm sevinç duygum söndü.

Beni görünce ayağa kalktı. "Cihangir?" diyebildim. "Ne oluyor?"

Üstündeki asker üniformasına baktım ve yutkundum.

"Zeliha," dedi Cihangir benim aksime oldukça sakince. "Oturalım mı?"

Bir şeyler söylemek istedim ama buna hakkım yoktu. Dediğini yapıp sakince oturdum, o da gelip yanıma oturdu.

"Gidiyor," Konuşamadım ve kendime bir iki saniye zaman tanıdım. "Gidiyor musun?"

Cihangir sakince kafasını sallamakla yetindi. Ben ise şoka girmiş gibiydim. Bir şey demeden onu incelemeye başladım.

Üzerinde ona biraz bol gelen asker üniforması geniş omuzlarına tam oturmuştu. Ayağındaki asker botları, kafasındaki yeşil şapkası ve dik duruşuyla karşımda onu incelemek gözlerimin birdenbire dolmasına sebep oldu. Bir şey söylemedi. Bir şey söylemedim.

En sonunda göğsündeki ufak Türk bayrağına takıldı gözlerim, bir şey demeden gözlerimi hafifçe sildim ve gülümsedim. "Bu ayın sonunda gideceğini söylemiştin."

"Öyleydi," dedi sakin sesiyle. "Ama görev beklemiyor, sana akşam gel demeden önce öğrendim ben de."

Başımı salladım. Kelimelerin yetersiz kaldığı yerdeydim. Onu böyle görmek kalbimde tarifi imkansız duygular meydana getirmişti. Ama gidecek olması kalbimi sıkıştırıyordu.

"Kadir ve Hatice teyzeyle vedalaştın mı?" diye sorabildim. Sadece başını salladı. Gözlerinde veda etmekten hoşlanmayan ama bunu yaşamaya alışan o adamı gördüm.

Nereye gideceğini sormadım. Benden ne kadar uzakta olacağını bilmek onu böyle gördükten sonra beni daha da çok üzerdi. Durmadan gözlerimin dolmaması için kendimi sıkıyordum. Bu halimi anlayışla karşıladı.

"Normalde sana bir mesaj atıp bunun haberini verebilirdim," diye başladı söze. "Ama bu sefer görevin ne kadar süreceğini ben de bilmiyorum Zeliha."

Derin bir nefes aldım ağlamamak için. Devam etti. "Üstelik artık seni eskisi gibi bir yabancı olarak görmüyorum. Emin ol seni görmeden gitseydim asla odaklanamazdım. Aklım sende kalırdı."

Gülümsedim. Beni düşünmesi şu durumda bile beni mutlu etmişti. Sakince bedenimi iyice ona doğru çevirdim. "İmhacı," dedim kırık bir ses tonuyla. "Biliyorum sevmezsin ama, bir kere sarılabilir miyiz?"

Bana baktı ve başını yana eğdi, seninle ne yapacağım der gibi. Sonra, "Biliyorsun sevmem ama," dedi benim gibi. "Sana sarılmayı çok isterim."

Ardından kollarını açtı ve bedenimi kollarının arasına aldı.

O ana kadar akmasın diye zorladığım göz yaşlarıma engel olamadım ve gözlerimden düşmeye başladılar.

Ne zaman döneceğini bilmiyordum ama, "Seni bekleyeceğim İmhacı ve eğer beni boşuna bekletirsen fena bozuşuruz." dedim. Sesim titriyordu. Tıpkı kolları arasındaki bedenim gibi.

Güldü. "Dönebilirsem," dedi. "Dönebilirsem seninle daha çok vakit geçireceğim."

Sonra benden ayrıldı ve yüzüme baktı. Gördüğünden memnun değilmiş gibi elini uzattı ve yanaklarımdaki göz yaşlarını sildi. "Ağlayınca çok çirkin oluyorsun Su Perisi."

Şaşkınlıkla gülümsedim. İsmimin anlamıyla bana hitap etmesi hoşuma gitmişti.

"Ağlamıyorum sadece gözlerim fazladan suyunu atıyor."

"İnandım."

Ardından durdu ve, "Normalde görevdeyken asla telefonla uğraşmam, hatta telefonumu yanıma bile almam ama bu sefer senin için birkaç kez olsa da kullanabilirim." dedi.

"Ne?" dedim tüm dugusallığımla. "Gerçekten mi?"

Başını salladı. "Gerçekten Zeliha." Ses tonu sanki sen bana ne yaptın böyle der gibiydi. Değişmişti. Ama bundan memnundu.

Bir süre gözlerime baktı ardından daha çok bakarsa gidemeyecekmiş gibi ayaklandı. "Artık gitmeliyim," dedi sakince. "Ben gitmeden önce senin evine girdiğini göreyim ama."

"Seni seviyorum Bombacı." dedim pat diye. "Ne olur ne olmaz, kulağın alışsın diye dedim."

Belki bir daha yüzüne söyleyemem diye söylüyorum, diyemedim.

Bir süre bana baktı. Ardından onu anladım, beni böyle bırakıp gitmek istemiyordu. Onu daha fazla zor durumda bırakmamak için, "Allah'a emanet ol Cihangir." dedim.

"Sen de, Su Perisi." diyebildi.

Ardından arkamı döndüm.

O arkamdan beni izledi, ben ise yanaklarımı ıslatan göz yaşlarımla birlikte evime ilerledim.

***

Hep mizah hep mizah nereye kadar ama değil mi KXJXKWJZKJSLZJDKX
Biraz dram iyidir :3





İMHACI -Texting-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin