3.3

64.6K 3.9K 248
                                    

Zeliha Acar'dan:
(7 hafta sonra)

İmhacı'm gideli iki ayı geçmişti.

Bu süre zarfında onu çokça düşünmüş, kafayı yemiş, yer dakika görmeyeceğini bilsem de mesajlar atmış ve arada ağlamıştım. Ama o hâlâ gelmemişti.

Onunla en son yedi hafta önce görüşmüştük.

Görüntülü konuşmamızdan beri onu görmemiştim. İyi miydi yoksa başına bir şey mi gelmişti bilmiyordum. Düşündükçe kafayı yiyecek gibi oluyordum.

Halbuki birkaç kez de olsa bana yazacağını söylemişti.

Bir şey mi olmuştu?

Elimdeki süt bardağını incelerken de bunu düşünüyordum. Gecenin bir vakti bana nasıl süt aldırdığını hatırlayınca gülümsedim. Artık başka şeylerle uğraşmak da kafamı dağıtmıyordu.

Sakince elimdeki sütü bitirdim ve içeri geçip son günlerde yaptığım gibi kendimi yatağıma attım. Tam o esnada telefonum çalmaya başladı.

Ciddi anlamda bir anlığına yatakta tepindim ve heyecanla arayana baktım. Annem yazısını ekranda görünce bir anda yüzüm düştü.

Beni arayanın annem olmasına üzülmem beni hayırsız bir evlat yapar mıydı?

Birkaç kez çalan telefon kapanmasın diye aramayı yanıtladım ve hoparlöre alıp karnıma koydum telefonu.

"Zeliş'im," dedi annem telefonu açar açmaz. "Nasılsın kızım?"

Gözlerim aniden dolmaya başladı. Cidden, güçsüz bir insan değildim, şımarık hiç değildim ama son günlerde sürekli ağlamak istiyordum. Özellikle de annemle konuşurken tüm gardım iniyordu ve daha çok duygusallaşıyordum.

Bu halimden nefret etmiştim.

"İyiyim annem," diyebildim. Birine ağladığını belli etmemek için verilen çaba iğrençti. "Sen nasılsın? Babam nasıl?"

"Aynı kızım, her şey aynı. Ben de iyiyim, baban da iyi." dedi seri şekilde annem. "Ama sana çok kırgınız kızım."

Elimle gözlerimi kapattım. "Neden ki?" dedim kısık bir sesle.

"Bize sürekli evlerimiz uzak da olsa aynı şehirdeyiz, sürekli geleceğim demiştin ya annem," deyiverdi. "Babanla beraber yolunu gözlüyoruz Zeliha."

Derin bir nefes aldım ve kendimi toparlamak için çabaladım. "Ben çok üzgünüm anne," dedim. "Gerçekten çok üzgünüm, geleceğim tamam mı? Söz veriyorum."

Annem kısaca durakladı. "Orada bir sorun yaşamıyorsun değil mi Zeliha?" dedi annem. "Eskiden arardın, gününü anlatırdın, yemek tarifi isterdin... İyisin değil mi anneciğim?"

Annem eğer biraz daha böyle konuşursa çok fena ağlayacaktım. "Sadece," dedim. "Sadece kafam dolu anne."

"Kafanı dolduran şey ne Zeliha?" diyen annem öğrenmeye kararlı gibiydi. "Anlat bana kızım, anlat ki senin derdine ortak olabileyim."

"Ben," dedim artık sesimin titreyişini saklayamıyordum. Daha fazla dayanamayacaktım galiba. "Ben aşık oldum anne."

Annem derin bir nefes verdi. Sonunda kafamı meşgul eden şeyi öğrenmenin verdiği hafifliği yaşadığını fark ettim. "Kurban olurum sana," dedi annem. Yanaklarımdan yaşlar süzülmeye başladı. "İnsan sevmek ve sevilmek için zaten kızım. Neden dert ettin ki kendine? O seni sevmiyor mu yoksa?"

"Hayır," dedim. "Hayır öyle bir şey değil anne. O şuan benden uzakta ve ondan haber alamıyorum."

Annem merakla, "Nerede ki kuzum?" dedi. Yanaklarımı sildim.

"Görevde," dedim kalbimdeki ince sızıyla. "O bir asker anne. Ama en tehlikeli şeyi yapıyor. O bir İmhacı. Bomba imhacısı."

Annemden bir süre ses gelmeyince devam ettim. "Sürekli göreve gidiyor ama hiç bu kadar sürdüğünü hatırlamıyorum, iki ay geçti anne. Haber yok."

Biraz olsun onu anneme anlatmak içimi rahatlatmıştı. Üstüne annem, "Kızım kötü bir şey olsa, ailesine haber gitmez mi?" dedi. "Sen neden bunu dert edindin ki kendine, hatırlamıyor musun büyük dayın dört ay kalmıştı görevde? Belli olmaz bu işler Zeliha'm, Allah'ın izniyle gelir bugün yarın."

İçime bir su serpilmiş gibi hissettim. Gözlerimden akan yaşlar durmuştu, nedense biraz ferah hissetmiştim.

"Haklısın anne," dedim kırık sesimle. "Sadece endişeliyim işte."

"Güzel kuzum," dedi annem coşkulu bir sesle. "Kalbini birine kaptırdın demek. Ne ara büyüdün anlamadım ki hiç."

Gülümsedim. Ben susarken annem, "Anlatsana onu biraz," dedi saf heyecan ve merakla. "Adı ne, kaç yaşında, nasıl biri? Ay Zeliha, sen benim tek evladımsın. Birini sevdiğini söylemen ve bana anlatman çok sevindiriyor beni kızım."

Yüzümdeki sırıtış büyürken anlatmaya başladım. "İsmi Cihangir, otuz yaşında," dedim. Kendimi yatağa bırakmıştım ve onu aklıma getirip anlatmaya devam ettim. "Boyu baya uzun, böyle siyah saçları ve kahverengi gözleri var."

Annem lafımı kesti. "Yakışıklı mı?"

İç geçirdim. "Çok."

Annem, "Ee başka?" deyince anlatmaya devam ettim.

"Annesi ve kardeşi ile yaşıyor. Kadir'i tanıyorsun değil mi? Cihangir onun abisi işte." Annemin güldüğünü işittim ve anlatmaya devam ettim. "Dışarıdan çok sert bir duruşu var. Ama hiç de öyle değil. Çok fedakar bir kere, merhametli de. Pek gülmezdi ama gitmeden daha çok görüyordum onu gülerken. Belli etmese de biraz utangaç. Hatta biraz da duygusal. Mesleği dışında duygusal kararlar veriyor genelde. Hayvanları da çok seviyor. Hatta yardımcı köpeğini de gördüm ismi Cingöz..."

Ben anlattım, annem ise hiç sıkılmadan beni dinledi. Sorular sordu, hiç sıkılmadan cevap verdim.

Ben o gece, yanaklarımda kurumuş göz yaşlarıyla anneme saatlerce sevdiğim adamı anlattım.

***

Cihangir'e ne oldu sizce?

Boş dram yapma yazar getir işte Ciho'yu NDDBNWNWMXNWJJX

Sonraki bölüm diyeyim o zaman hehe

İMHACI -Texting-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin