Gece Dolunay'ın ağlama sesiyle uyandım. Cesur kıpırdanıp omuzumdan öptü. Nasıl da sevilesi bir adamdı.
Zorda kaldığım gecelerde bana yardımcı olması, emzirmeye giderken böylesine sevgi dolu uğurlaması, yaptığım tüm şeylerin ne kadar kıymetli ve özel olduğunu bana hissettirmesi... Çocuğu olan her kadının bu muhteşem duyguyu yaşamasını isterdim.
Yarı uykulu yarı uyanık ama mutlu bir şekilde onun odasına geçtim. Dolunay'ı severek kucağıma alıp sallanan koltukta bir süre emzirdim. O sırada ben de uyuklamışım.
Gözlerimi açtığımda Dolunay memeyi bırakmış, başı biraz aşağı sarkmıştı. Kucaklayıp karyolasına koydum onu. Hemen yanıbaşındaki odaya loş bir ışık veren lambaderi kapattım.
Arkamı döner dönmez kapının önündeki adamı görmemle yerimde sıçramam bir oldu. Pencereden içeri giren dolunayın ışığı yüzüne vuruyordu.
"Atilla!"
Korku ve hayretle donakaldım. Ne sesim çıkıyor, ne ayaklarım kıpırdıyordu. Tıpkı üzerime karabasan çökmüş gibi sadece onun gitmesini bekliyordum.
İşaret parmağını dudaklarına götürüp sessiz olmamı söyledi. Sanki onun dediğini yapmak zorundaymışım gibi yaşaran göz bebeklerimle onu onayladım.
Ardından bana mahzun bir bakış attı ve yanıma geldi. Saçlarımı okşadı, alnımdan öptü. Kıpırdamıyor, hiçbir tepki vermiyordum. Ardından dudağını kulağıma dayadı.
"Hiç kimseye güvenme."
Fısıltıyla çıkan sesi kan dondurucuydu. Tekrar sessizce saçlarımı okşayıp odadan ayrıldı.
Hala hiçbir tepki verememiştim. Gözyaşlarımı silip elim kalbimde odadan çıktım. Ayaklarım yürüme yetisini kaybetmiş gibi ilerlemiyor adeta sürünüyordu.
Gecenin sessizliğinde giriş boyunca sesim yankılandı.
"Cesur!"
Kalbim adrenalinle göğüs kafesimden dışarı fırlayacakmış gibi atıyordu. Etrafıma bakmaya dahi korkuyordum.
"Cesur!"
Yatak odasının kapısı bütün gerçekliğiyle hızlıca açıldı. Sadece bu ses bile bir rüyada olmadığımı bana haykırıyordu. Delirmemiştim. Gerçekten az önce Atilla buradaydı.
Cesur'u görür görmez kötü bir rüyanın hemen ardından sabah ezanını duymuş kadar rahatladım. Ona doğru bir adım atıp kendimi kollarına bıraktım.
"Bade! Neler oluyor? İyi misin?"
Konuşmadan yüzüne baktım. Söyleyeceğim şeyin sonuçlarına henüz hazır değildim. Hazır olunacak gibi bir şey de değildi zaten.
Sesimi çıkarmak için a harfini bir süre uzattım.
"A-A-A-A Atilla. Atilla az önce buradaydı."Cesur'un gözleri fal taşı gibi açıldı. Sanki bu anı tetikte bekliyormuş gibi beni bırakıp merdivenlere fırladı. Peşinden gidecek dermanım olmasa bile merdivenin kenarlarına tutunarak yavaşça aşağıya indim.
"Kahretsin! Kahretsin!" Salonun bahçeye açılan kapısı önünde volta atıyordu.
"Cesur..."
Yanıma koşup bana sarıldı. Saçlarımı okşayıp endişeyle gözlerime baktı.
"Sana bir şey yaptı mı?"
"Hayır, hayır, ben iyiyim. Sadece..."
Dudaklarımı birbirine bastırdım. Atilla'nın bir katil ve beni de öldürmek istediği hikayesine kendimi de inandırmıştım sonunda.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Görevimiz Mutluluk
RomanceBebeğini kaybeden acılı bir anne ve bebeğine süt anne arayan terk edilmiş bir babanın aşk ve ihanetlerle çevrelenmiş sıra dışı sürprizlerle dolu hayat hikayesi. "Hiçbir şey göründüğü gibi değildir." Keyifli okumalar...