Üzerimi giyinirken bu zamana kadar neden beni Füsun'la tanıştırmadığını, neden çocukları yalnız göndermediğini daha iyi anladım Cesur'un. O zamanlar buna kızsam da her şeyin bir zamanı varmış. Ne kadar uzak o kadar iyi. Hatta kızların psikolojileri açısından anneleriyle az görüşmeleri çok daha iyi.
"Hazır mısın canım?"
Annem kapıyı tıklatıp yanıma geldi. Aynada fuşya renkli uçuş uçuş elbisemin içinde nasıl göründüğüme bakıyormuş gibi görünsem de aslında daha çok kendimle konuşuyordum.
"Hoş geldiniz. Yanınıza gelemedim." Keyifsizce gülümsedim.
"Kiraz anlattı olanları. Nasılsın?" Sırtımı sıvazladı.
"Muhteşem ötesi! Atilla'dan sonra Füsun. Hayatıma çok iyi geldiler cidden."
"Valla bu bir savaşsa kazananı belli. Füsun ve Atilla boşuna uğraşıyor."
Gözlerim yaşardı hemen. "Kızlara çok üzülüyorum. Annelerinin yanında öz güvenleri sıfır. Onun tuhaf hareketleri çocukların gururunu kırıyor."
"O yüzden sen onların yanındasın ya. Senin yanında ne kadar mutlu ve güvende hissettiklerini hepimiz biliyoruz."
"Bilmiyorum... Belki de sadece bela oluyorumdur. Atilla Dolunay'ın odasına geldikten sonra yüreğim hep onlara bir şey olacak korkusuyla atıyor."
"Cesur senin için her şeyi yapmaya çalışıyor kızım. Elbette gerekli önlemleri almıştır. Dört ay boyunca ne kadar perişan olduğunu hepimiz biliyoruz."
Gözlerim aynadan anneme bakarken bir anda donakaldı.
"Nasıl... Nasıl biliyorsunuz ne kadar perişan olduğunu?"
Dudağını ısırıp bakışlarını kaçırdı. Hatta gitmeye kalktı, önüne geçip onu durdurdum.
"Anne?"
Cevap vermedi, önüne bakıyordu.
"Anne!" Kızarak gözlerimi iyice açtım.
"Tamam, anlatacağım, çatma hemen kaşlarını." Yüzüme bakamaya cesaret edemedi.
"O gün bize geldi. Tartıştığınız gün." Elini alnına götürdü. "Eli yüzü dağılmış bir haldeydi. Tolga'yla kavga etmişler. Ama asıl sorun bu değildi onun için. Aslında onu daha çok üzen şeyin sen olduğunu daha sonra öğrendik. Kendini toparlayana ve sana kendini affettirene kadar uzun bir süre yanında olamayacağını, sana yardımcı olmamız gerektiğini söyledi."
"Ve siz, Fatih bunu bildiğiniz halde bana hiçbir şey söylemediniz mi cidden? Ne kadar kahrolduğumun en yakın şahidi sensin."
Derin bir nefes aldı göğsünü sıvazlayarak.
"Ben de seninle birlikte üzüldüm Bade'm. Cesur'a akıl sır ermiyor, bir hareketi bizi alt üst ederken bir hareketiyle gönlümüzü fethediyor."
"Dört ay beni yalnız bırakması mı gönlünüzü fethetti?"
"Seni hiç yalnız bırakmadı ki. Bu adam sana aşık kızım. Senin için yapamayacağı hiçbir şey yok. Seni öyle iyi tanıyor ki... Bunu bu kadar kısa sürede öğrenebilmesi şaşırtıcı ama biliyor sana neyin iyi geleceğini... Bir eli hep üzerindeydi. Rahat etmen için her şeyi yaptı."
Bir anda gelen ağlama isteğine engel olamadım. Bir yanım Cesur'a olan aşkımı bağırırken, diğer yanım o yabancı hissin kurbanı oluyordu. Cidden Cesur, hakkımda bu kadar çok şeyi nasıl biliyordu?
Ya benden daha iyi bir gözlemciydi ki bunu hemen eleyebilmem için yüzlerce sebep sayabilirdim. Ya da beni çok iyi tanıyan birinden yardım alıyordu. Bu ailem ya da Kiraz teyze olamazdı. Onlar bile beni bu kadar iyi tanımıyordu. Kaldı ki annem en iyi bilen de olsa asla bir şey söylemezdi. Akıl ve fikir verme konusunda kadere müdahale ettiğini düşünüp susanlardandı annem. Ne olacaksa hayırlısı olur derdi hep.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Görevimiz Mutluluk
RomanceBebeğini kaybeden acılı bir anne ve bebeğine süt anne arayan terk edilmiş bir babanın aşk ve ihanetlerle çevrelenmiş sıra dışı sürprizlerle dolu hayat hikayesi. "Hiçbir şey göründüğü gibi değildir." Keyifli okumalar...