42- Asıl Gerçekler

3.1K 135 26
                                    

İçeri zorla sokulduktan sonra sürüklenerek başka karanlık bir odaya götürüldüm. Bir sandalyeye sertçe oturtulup önce ağzım sonra bileklerim büyük bantlarla bağlandı. Beni götüren kişi hiç konuşmuyordu. Kafamı korkuyla çevirip ona bakmaya zorladım kendimi.

Beyaz tişörtünden onun yolun sonunda gördüğüm adam olduğunu anladım. Kim olduğunu ve benden ne istediğini  bilmiyordum. Birkaç kez daha kurtulmak için çırpındım bantlardan ama boşunaydı.

Kısa bir an sonra önümdeki büyük boş duvarda projeksiyon ışığının yansıması göründü. Gözlerim ışığın parlaklığıyla kamaşırken gözlerimi açık tutmak için zorladım kendimi.

Neler olduğunu ona sormayı o kadar çok isterdim ki... Birkaç saniye sonra bir görüntü yansıdı duvara sonunda. Boş bir sandalye, arkasının salon olduğunu düşündüğüm düzenli bir ev, tanıdık gelen fon perdeler...

Burası Atilla'yla yaşadığımız evdi. Nasıl da özlemiştim her bir detayını. Ne hayaller kurardım hemen arkadaki koltukta, nasıl güzel yemekler hazırlardık o masada...

Kameranın arka kısmından biri sandalyeye oturmak için öne geçince heyecanlandım. Onun yüzünü gördüğümdeyse de kalbim hüzünle atmaya başladı.

"Merhaba güzellik. Her Zamanki Yer'e hoş geldin." diye başladı söze acıyla gülümseyerek. Gözlerimde tuttuğum yaşlar aşağıya doğru süzülmeye başladı o an. "Eminim şu an bana bakarken ağlıyorsundur. Ağlama."

Bunu kendisi bile yapamıyordu ki benden istemeye de hakkı yoktu. Hem ağlamak için tek bir sebep yeterli olsa da şu anki gözyaşlarım için bu yeterli değildi. Bu kadar içten ağlayabilmek için yüzlerce sebebimin olmasına ihtiyacım vardı.

"Seni buraya getireceğime söz vermiştim. Farklı zamanlarda da olsak şu an karşında olduğum için heyecanlıyım." Gözyaşlarını sildi. "Yanında olup, elinden tutup, her şey geçecek ve her şey çok güzel olacak diyebilmeyi o kadar isterdim ki; ama bu videoyu izlediğinde yaşamadığımı bilmek beni bile tarifsiz bir acıya boğuyor." Gözlerinin içi kıpkırmızıydı ve ıslak gözlerle bakıyordu kameraya. Onu böyle görünce kalbim daha da küçük parçalara ayrıldı.

"Bu evde seninle geçen her anımı delicesine özlüyorum. Bazen bu özlem öyle çok boğuyor ki  beni o an seni zorla da olsa, istemesen de yanıma almak için yanıp tutuşuyorum."
Kameraya dikkatlice baktı. Ağlamaktan gözlerimin önü buğulanmıştı.

"Şu an başka bir hayatta başka bir Bade gibi yaşasan da gerçekleri öğrendiğinde seni ilk gördüğümde aşık olduğum Bade'ye geri döneceğine tüm kalbimle inanıyorum." Kalbini tuttu sertçe. "Aksi halde tüm bu yaşanılanlar, yaşadıklarımız, yaşadıklarının hiçbir anlamı olmaz."

Yutkunurken boğazım düğüm düğüm oluyordu. Karmakarışık duygularım içinde en çok Atilla'ya acıdığımı, en çok onu özlediğimi fark ettim. Konuşmasını, sesinin tınısını, havalı bakışlarını...

Her ne kadar Cesur, içimde bir uhde gibi kaldıysa da Atilla'nın yeri başkaydı yüreğimde. Belki de Cesur kıskanmakta haklıydı o zamanlar. Her şeyimi paylaştığım ilk adama olan davranışlarım her zaman çok farklıydı. O zamanlar bile ne olduğunu bilmeden bırakıp gitmesini affedecek kadar seviyordum onu.

İlk kez normal olan bir şey yapmak istemiştim. Beni terk eden adamı affetmeyip, unutmaya çalışıp, hayatıma başka biriyle devam etmek. Onu da elime yüzüme bulaştırmıştım sonunda.

"Öğrenmeni istediğim gerçeklere geçmeden önce şunları bilmeni istiyorum; sesini duyduğum o ilk andan şimdiki ana kadar senden başka hiçbir şey düşünmedim, senden başka hiç kimseyle olmadım. Bana her şeye rağmen hayata mutlu gözlerle bakabilmeyi sen öğrettin. Bana hayat enerjisi verdin. Beni normalleştirdin.

Görevimiz MutlulukHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin