"Bade..." Birisi derin uykulardan kulağıma ismimi fısıldıyordu. Gözlerimi açmakla açmamak arası gidip gelirken yeniden seslendi fısıltıyla.
"Bade, hadi artık gel..." Bu defa sesin kime ait olduğunu ayırt etmemle gözlerimi dehşetle açmam bir oldu.
"Atilla!"
Aniden yatakta doğrulup hızlı hızlı nefes alıp bıraktım. Cesur da uyanıp panikle bana baktı. Gecenin sessiz gürültüsü çarşaflardan çıkan sürtünme sesiyle birleşince kalbimdeki karanlık korku yerini üzerine güneş gibi doğan şükür sadece kötü bir rüyaymışa bırakıyordu. Ter içindeydim.
"Ne oldu?"
"Sadece bir kabus. Önemli değil." Kalkıp banyoya geçtim. Suratıma serin sular çarpıp lavaboya ellerimi dayadım ve bir süre düşündüm.
Belki de Cesur'un bebek isteği acı dolu günlerimi yeniden hortlatmıştı. Psikolojim berbat bir haldeydi.
Ne zaman ortaya çıkacağı, katil mi değil mi belli olmayan eski kocamı rüyalarımda görerek, yanımda olacak mı olmayacak mı bana doğruyu mu söylüyor yoksa sakladığı bir şey mi var Cesur'un diye durmadan bunu sorgulamak istemiyordum. Şükran Hanım kim? Cesur ailesiyle neden görüşmüyor? Görüşüyorsa da beni neden görüştürmüyor? Füsun'u neden görmem yasak? Neden iş yerine gidemiyorum? Tüm bunların cevabını almadan bana huzur yoktu.
Kendime o kadar çok dalmışım ki Cesur'un arkadan sarıldığını fark etmeyerek korkuyla yerimde sıçradım.
"Neler oluyor?" Cesur sıcacık kollarının arasına aldı beni.
"Bilmiyorum. Sanki yine... Yine o buradaydı."
O anı hatırlayınca korkuyla Cesur'a daha sıkı sarıldım."Bade istersen yarın senin için Nalan'ı arayayım."
Meşhur Nalan! Füsun Hanım'ın da danışmanı, sevgili psikolog hanım. Sarılmayı bırakıp öfkeyle çıkıştım.
"Bunu söylediğine inanamıyorum. Gerçekten!""Sadece daha iyi hissetmeni istiyorum. Bir haftadır çok mutsuzsun, her gece onu gördüğünü söylüyorsun..."
"Çünkü korkuyorum anladın mı? Yine çekip gitmenden, yine Atilla'nın gelip kızlara, bana ya da sana zarar verecek endişesinden, yine başka saçma hangi mesele için suçlanacağımı bilmemekten... Anlamıyorsun, benim tek bir karabasanım yok ve şu an endişelerimi, korkularımı kimseye anlatmak istemiyorum."
İşaret parmağımı ona yönelttim.
"Hem emin ol, bir gün anlatmak istesem bile bu eski karının da gittiği Nalan olmaz. Dünyada tek en iyi psikolog o olsa bile."Banyodan çıkıp odaya geçtim.
"Boşuna kıskançlık yapıyorsun, o anlamda söylemedim."
Peşimden geldi."Ne rahatsın ya! Tolga için de aynısını yapsaydın ya bana, o gün hiç tartışmasaydık, sen hiç yalan söylemeseydin, hiç bizi terk etmeseydin..."
"Şimdi her şeyi başıma mı kakacaksın! Daha kaç defa yalvaracağım affetmen için. Kaç kere dil dökeceğim sana."
"Ben senden hiçbir şey beklemiyorum tamam mı? Sadece eski karını bana hatırlatacak bir şey yapma yeter!"
"Özür dilerim bak, tamam. Tek dileğim seni mutlu görmek anladın mı? Senin iyi olmanı istiyorum."
Omuzlarımı okşadı.
"Tüm bunlardan hoşlanmadığını biliyorum ama sana söz veriyorum; Atilla defteri kapandıktan sonra artık kimse olmayacak hayatımızda, sadece kendimize bakacağız."Sinirle dudaklarımın içini kemirmeye başladım. Aktif bir volkan gibi patlamak üzereydim.
"Böyle ruhumu boğan bir düğüm var içinde. Sanki ne olursa olsun mutlu olamayacakmışım gibi."
![](https://img.wattpad.com/cover/313168861-288-k434553.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Görevimiz Mutluluk
RomanceBebeğini kaybeden acılı bir anne ve bebeğine süt anne arayan terk edilmiş bir babanın aşk ve ihanetlerle çevrelenmiş sıra dışı sürprizlerle dolu hayat hikayesi. "Hiçbir şey göründüğü gibi değildir." Keyifli okumalar...