"Bade! Bade! Müjdemi isterim. Görüşmeye çağırıyorlar seni."
Annemle erkek kardeşim benden önce heyecanla öne atılıp Kiraz teyzenin elindeki kağıdı kaptılar.
"İki uyutmadınız kızım. Ne bu bağırış!" Babam koltuktan kafasını kaldırıp bana baktı. Hafta sonu televizyon karşısında uyuma zevkinin bozulmasına kızgındı.
"Ne görüşmesiymiş bu?" Sesi hala mahmurlu çıkıyordu.
Söyleneceğini bile bile utana sıkıla cevap verdim.
"Hani şu Kiraz teyzenin söylediği iş vardı ya...""Çocuk bakıcılığı mı?"
"Şuna çocuk bakıcılığı demeyi keser misin canım? Kızımız bir bebeğin süt annesi olacak."
Kafasını salladı babam.
"Gerçekten o işi yapmak istiyor musun?""Hayır, ama yapmam lazımmış gibi geliyor." Derin bir nefes bıraktım. "Yani... Biliyorsun işte baba. Başka çarem yok." Son cümlemde sesim boğuk boğuk çıkmıştı.
Babam hüzünle gözlerime bakıp
"Seni anlıyorum ama buna mecbur değilsin." dedi şefkatle."Biliyorum. Sadece..." Yutkundum. "Sadece... Bana en iyi gelecek şeyin bu olduğunu hissediyorum."
Bir anda odadaki sevinç nidaları kendini "aaa daha neler..." e bıraktı.
Erkek kardeşim kesin bir ifadeyle bana bakıp "Bu iş olmaz!" dedi. Ardından kağıdı buruşturup duvara fırlattı.
Endişeyle anneme ve Kiraz teyzeye baktım. Bana bakarken gözlerini kaçırıyorlardı.
"Neden?" Hızlıca duvarın önüne gidip kağıdı açtım ve yazılanları okudum. Şartlardan, gerekli evraklardan falan bahsediyordu. Ancak son kısmı okur okumaz hayal kırıklığıyla kağıda bakakaldım.
"Biri bana da bir şey söyleyecek mi?" dedi babam bıkkınlıkla.
"Anlaşmalı evlilik. Süt annelik için üç yıl anlaşmalı evlilik imzalıyormuşsun. Sanki üç yıl sonra süt annelik bitiyor. Saçmalık!"
Kardeşim sinirle gülerek babama baktı.Bunu bu kadar rahat konuşabilmelerinin en büyük sebebi ben ve psikolojim. Babam kendime zarar veririm diye çok korkuyordu. Geçen gün günlüğümü okumuş ve canıma kıyacağımı zannedip günlerce dibimden ayrılmamıştı. Şimdiyse mutlu olmam için ne istiyorsam onu yapmam gerektiğini söyleyip duruyordu. Ben de ne zamana kadar sabredeceğini merak ediyordum.
"Hangisinin daha saçma olduğunu biliyor musunuz?" Babam öfkeyle gülüp gözlerini kısarak bana baktı. "Sen bir fizyoterapistsin kızım. Çocuk bakıcısı değil. İşte saçma olan kısım bu!"
"Ama abi." dedi Kiraz teyze. "En küçükleri daha üç aylık. Bade'ye çok ihtiyacı var."
"Bade iyilik kurumu değil Kiraz. Evet, zor bir dönemden geçiyor. Kendini bu şekilde tedavi edeceğine inanıyor ama o çocuğu kurtaracak kişi Bade değil."
Babamın gözündeki hayal kırıklığını anlayabiliyordum. Bu hayal kırıklığını sevildiğimi zannedip evlendiğim insanın gebe olduğumu öğrendikten sonra beni terk ettiğinde hep birlikte yaşamıştık.
Şahane, yetenekli, güzel fizyoterapist kızı yanlış bir tercihle onu tamamen hak etmeyen bir adamla evlenmişti. Bu benim için de tam bir hayal kırıklığıydı.
Zor günler geçti derken hayatımın ikinci zor sınavını doğumda vermiştim. "Doğum sürprizlerle dolu." demişti gebe okulundaki eğitmen. Gerçekten öyle.
Her şey normal seyrindeyken doğum yaptıktan sonra bebeğimin nefes almadığını söylemişlerdi. Fazla mekonyum veya kordon dolanmasından dolayı olabilirmiş.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Görevimiz Mutluluk
RomansaBebeğini kaybeden acılı bir anne ve bebeğine süt anne arayan terk edilmiş bir babanın aşk ve ihanetlerle çevrelenmiş sıra dışı sürprizlerle dolu hayat hikayesi. "Hiçbir şey göründüğü gibi değildir." Keyifli okumalar...