18- Paranoya

4.9K 197 7
                                    

Dehşetli bir baş ağrısıyla uyandım. Sanki biri kafamı taşla ezmişçesine zonkluyordu. Bunun nasıl olduğunu hatırlamaya başladığımda kısa bir an gibi geçti dün gözümün önünden. En son birinin beni bir halı gibi omzunda taşıdığını anımsıyordum.

Gözlerimi sonuna kadar açtım ama gözlerimin üzerinde saten bir kumaşın ağırlığı vardı. Kollarımı kıpırdattığımdaysa bir yere kelepçelendiğimi fark ettim.

Kısa kısa nefes alıp veriyordum. Sakin olmalıydım. Kimseye kötü bir şey yapmamıştım sonuçta. Bunu söyler söylemez yemekteki o kadın geldi aklıma. Ağır konuşmamıştım ama söylediklerimi hazmedememiş olabilir miydi? Belki de Cesur'la beni öyle görmeye dayanamamıştı.

Ah Füsün... Şimdi hatırlayınca... Odaya kamera koymuş, tüm otele ne kadar ucuz göründüğümü kendince ispatlamıştı. Bu duruma düştüğüme hala inanamıyordum. Bu resmen alçaklıktan başka bir şey değildi.

Kelepçelerden çıkan sesle birlikte bazı kıpırtılar duydum. Odanın kapısı açıldı. Bacaklarımı karnıma doğru toplayıp sessizce bekledim. Üzerimde hala dünkü elbisenin rahatsızlığı vardı. Bu iyi bir şeydi sanırım. En azından kendimi güvende hissettiriyordu.

Yanıma yaklaşan adım sesini korkuyla takip ettim.

"Kim var orada? Kimsiniz?"
Vücuduma yayılan adrenalin kaçmamı söylüyor, bileğimdeki kelepçelerse mahkum olduğumu... Beklemekten başka çarem yoktu.

"Cevap verin! Kimsiniz! Neden bana..."
derken aniden göz bağım açıldı. Açılır açılmaz gözümün içine hunharca saldıran ışığa başta alışmakta oldukça zorlandım. Hemen sonra şok olmuş bir halde karşımdakine baktım.

"Atilla... Se-se-sen... Ben..." Etrafıma bakıyordum. Terk edip gittiğim evin yatak odasındaydım.

"Aklını mı kaçırdın? Çöz hemen beni!"

"Evet!" diye gürledi. Onu ilk kez bu kadar deli gibi bağırırken görüyordum.

"Aklımı kaçırdım! Ama aklını kaçıran sadece ben değilim. Sen o adamla bizim dans ettiğimiz yerde bizim dans müziğimizle ne cüretle!"

Kulaklarım çınlamıştı sesinden. Bileklerimden kelepçeyi çıkarmak için bir süre uğraştım.

"İşte tıpkı böyleyim sana karşı. Elim kolum bağlı. Seni sevmekten başka hiçbir şey yapamıyorum."

Çırpınmayı bırakıp ona baktım.
"Atilla, seni aldatmıyorum. Biz boşandık. Ayrıca sen ne hadle bana hesap sorabiliyorsun!"

"Evet, boşandık. Bunu defalarca hatırlatmana gerek yok! Ama senden hiç ayrılmadım. Ayrılamam. Ben hayattayken o adamla birlikte olmana asla izin vermem Bade!"

"Kendin anlattın. Sayısız kadınla beraber olmuşsun. Ya biz evlendiğimizde bir kadını hamile bıraktığını öğrenmişsin, hiçbir şey yapmamışsın. Üstelik gebe kaldım diye beni terk edip giden sensin. Şimdi de karşıma geçmiş o adamla olmana izin vermem mi diyorsun? Gerçekten mi?"

"Evet! Böyle diyorum!" Derin derin soludu. Arkasını dönüp bir müddet kendini sakinleştirmeye çalıştı. Bu sırada bileğimdeki kelepçelere baktım. Bunlardan kurtulmamın tek yolu bileğimi kırmaktı sanırım.

Yeniden bana baktı ama gözleri normal bakmıyordu. Ürkütücüydü.

"O kadının bana saplantılı derecede aşık olduğunu bilmiyordum. Hem her birlikteliğimde korundum. Benden hamile kalması imkansız!"

Öfkeyle çıkıştım. "Benimle de öyleydi!" Gebeliğimi açıkladığım o an gelince aklıma gözlerimde hemen yaşlar birikti.
"Ben de korunduğumuz halde gebe kaldım!"

Görevimiz MutlulukHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin