Selamun Aleyküm,
nasılsınız?yepyeni bir bölüm daha sizlerle.. o zaman sizleri okumaya alırken ben yavaştan kaçayım.
iyi okumalar.. (:
×
"Çok acıktım Ecrin. Açlıktan bayılacağım galiba. Öğle yemeğini de yiyemedik zaten."
"Aman Neşe senin yemek yediğin zamanları da biliyoruz. Hem Ramazan'a hazırlık oluyormuş gibi düşün." dedim ve kafamı sağa yatırıp Neşe'ye baktım.
"Evet sanırım öyle olacak."
Okulun dışındaki merdivenlerden inerken biri sol koluma çarpmış ve elimdeki kitapları yere düşürmüştü.
"Çok özür dilerim, yanlışlıkla oldu." diye konuşan erkek kişisine "Bilerek olsaydı bir de." diye söylendim ve yere düşen kitaplarımı almak için eğildim.
Benimle beraber bana çarpan kişi de eğildi.
Karşımdaki erkek kişisine "Siz bırakın lütfen. Ben toplarım." desem de beni dinlemeden kitapları toplamaya devam etti ve "Hatamı telafi edeyim." dedi.
Üç kitabı da almasından dolayı boş kalan elimle "Peki." diye mırıldandım ve daha fazla beklemeden ayağa kalktım.
Benden on saniye kadar sonra da erkek kişisi ayağa kalkmış ve elindeki kitaplarımı bana uzatmıştı.
Kitaplarımı almak için elimi uzattığımda karşımdaki ceketinin yeşil renginin tanıdıklığıyla bir süre durdum. Ve kitapları almadan önce kafamı kaldırıp ceketin sahibine baktım. Tanımadığım bir yüzdü.
Bir an için ne yaptığımın farkına varınca kafamı kitaplara çevirip "Teşekkür ederim." dedim ve kitapları elime aldım.
"Rica ederim ve tekrardan özür dilerim." deyip yanımdan uzaklaşanın arkasından baktım. Tabildot'un notunu cebimde bulduğum gün bana çarpan kişi de bu ceketi giyiyordu.
Peki o kişi ile bu kişi aynı kişi miydi?
Kafamda kurduğum cümlenin karışıklığı ile gözlerimi yumdum ve iki saniye sonra açtım. Ardından da Neşe'ye dönüp "Neşe kim bu tanıyor musun?" diye sordum.
Soruma şaşıran Neşe "Hayır tanımıyorum, nereden tanıyayım?" diye sordu ve kısa bir sessizliğin ardından "Neden sordun?" diye ekledi.
"Dün yemekhanede gördüğüm kişi sanırım az önce bana çarpan kişiydi. Yani en azından ceketler benziyor."
"Peki ceketi giyene benziyor mu?"
"Bilemiyorum, kafasında ceketin kapüşonu vardı."
"Yani bulduk mu şimdi Tabildot'u? Bu mu o?"
"Neşe, bilmiyorum dedim ya. Emin değilim, yüzünü hiç görmedim. Etüt vakti olduğu için yemekhane karanlıktı. Tek tük yanan ışıkların aydınlığıyla da sadece ceketi görebildim."
"Anladım. Yani bu ceket başkasının ceketi de olabilir az önce sana çarpan kişinin de... Yani bir tane üretilkiyor ya bu ceketlerden. Kim bilir kaç tane vardır."
Merdivenlerin son basamağına gelince ofladım. Aradan iki gün geçmişti ama hala Tabildot'tan herhangi bir mesaj yoktu ve Neşe de asla pes etmeden bulmaya çalışıyordu.
"Neşe kim olduğunu çok da umrumda değil. Baksana yazmıyor da bitti, gitti. Bırak sen bu işin sonunu. Gereksiz bir olay zaten."
"Tamam. Ama aklıma şey takıldı. Neden akşam bıraktı notu yemekhaneye. Sonuçta akşam yemekhaneye geleceğini bilmiyordu."
"Evet, akşam benim yemekhaneye geleceğimi bilmiyordu ve kahvaltıda alırım diye düşünmüştü." diye sesli düşündüm. "Tabi şu da var, kahvaltıya kalkamadığımı öğrenmiş olsaydı mutlaka benimle iletişime geçerdi. Sonuç olarak kağıt ve poşet yerinde yok. Fark ederdi herhalde."
"Bu demek oluyor ki bu da bir plandı."
"Olabilir."
"Olabilir de nasıl?"
Neşe'ye 'bilmiyorum' bakışı atıp, önüme döndüm ve yürümeye devam ettim.
Yurdun önüne geldiğimizde Neşe kapıyı açarken ben de geçen günkü gibi bir not varsa çok daha erkenden farkına varmak için ceplerimi kontrol ediyordum.
Yurda girdiğimizde Hülya Hoca'nın anons odasına gittiğini görmemle yüzümü astım. Bugün Hülya Hoca mı nöbetçiydi?
"GİRİŞ İMZALARINI ATMAYAN ÖĞRENCİLERİMİZ AŞAĞIYA GELİP İMZASINI ATSIN!"
Hülya Hoca'nın anonsuyla yüzü asmıştım ki aklıma gelen detay istemsizce gülmemi sağlamıştı.
Heyecanla Neşe'ye dönüp "Neşe dün hocanın anonsundan sonra yemekhaneye gittim ben." diye konuştum.
Neşe de "Muhtemelen erkek tarafından da duyuluyordu anons, biz erkek tarafındaki anonsları duyuyoruz." diye tamamladı cümlemi.
"Benim, daha doğrusu bizim, nöbetçi olduğumuzu bilen Tabildot Kişisi masamızın üstüne ekmek kutusunu bırakırsa Masal'ın bizi şikayet edeceğini düşünmüş olmalı. Özellikle geçen günkü olaydan sonra..."
"Aynen öyle, zaten planı bıraktıklarını akşam almandı. Kahvaltı da değil."
"Cekette göze çarpan bir renkti ki aklımda kalsın." dedim.
"Az önce sana çarpan kişi de ya Tabildot Kişisi ya da yerine yollanan başka biri." diye teorimizi bitirdi Neşe.
"Belki de çok ince düşünüyoruz. Böyle bir şey yapmadılar, her şey tesadüf."
"Beynim yandı Ecrin. Yandı bitti kül oldu."
Güldüm ve sesimi inceltip "Polisiyelik olaya şahit okurduk ne güzel." diye Neşe'yi taklit ettim.
"Dalga geçmesene!" diye yüzünü asan Neşe'ye omuz silktim ve gülmeye devam ettim.
Plan ya da değil, sanırım bu defa Tabildot'un ne yapmaya çalıştığını çözme yolundaydım.
× yirminci bölüm sonu ×
yine bol entrikalı bir bölüm.. bir okurcanımın demesiyle 'severiss (:'
şimdilik benden bu kadar, yeni bölümde görüşmek üzere, kendinize iyi bakın. Allah'a emanet olun..
hoş kalın <3
2️⃣2️⃣.7️⃣.2️⃣2️⃣ (:
ŞİMDİ OKUDUĞUN
tabildot // yarı texting
Teen Fiction[tabildot // yarı texting , tamamlandı] 05×× : Geçenlerde sana 'Yemeği beğenmedin mi?' diye sorduğumda bana kızmıştın. 05×× : 'Allah'ın yarattığı bir nimeti sevmemek benim ne haddime.' diye. 05×× : Hatırladın mı? 05×× : Dün annem bana 'Allah'ın ba...