Selamun Aleyküm,
nasılsınız?kendimi kaptırıp bir bölüm yazmışım ama bölüm uzamış da uzamış.. ben de bu sebeple bölümü ikiye böldüm. (diğer bölüm texting ağırlıklı, siz seversiniz)
iyi okumalar..
×
Kahvaltıdan sonra Neşe, Nisanur ve Şevval'le birlikte dere kenarına gitmiş biraz voleybol oynamıştık ama topumuz dereye kaçıp bizden uzaklaşınca geri masaya dönmüştük.
"Şevval, Karadeniz'de gemilerin mi battı kızım, bu ne hal?" diye soran babamla Şevval somurtarak "Topumuzu dere yuttu baba." diye konuştu.
Gülümseyen babam "Olsun, yenisini alırız. Hadi bakalım üzülmeyin. Semaverde çay demledik, gelin siz de birer bardak çay için. Semaver çayı güzel olur." diyen babamla gülümsedim.
"Peki." deyip masaya doğru ilerleyen kızlara baktım. Canım çay içmek istemiyordu. Kafamda oturması gereken bir sürü şey vardı.
Babamın yanına doğru gittim ve sesli olmayan bir şekilde "Baba ben dere kenarında ufak bir çardak var, biraz orada otursam iyi olur. Gidebilir miyim?" diye sordum.
Sorumu tartar bir şekilde bir süre baktıktan sonra "Başka yere gitmek yok. Aradığımda da telefonunu açacaksın tamam mı?" demesine karşılık başımı olumlu anlamda yukarı aşağı salladım ve gülümsedim.
"Afiyet olsun sizlere." dedikten sonra yavaş adımlarla çardağa doğru ilerledim.
İstemsizce gözümden akan yaşı silerken olanları düşündüm. Öğrendiklerimi, bildiklerimi, sakladıklarımı, artık saklamaktan sıkıldıklarımı...
Çardağın bankına otururken derin bir nefes aldım ve ciğerlerime dolan mis gibi kokan doğanın kokusuyla gözlerimi kapadım.
Her an ağlayacakmışım hissinden uzaklaşmam lazımdı.
Ne kadar orada oturdum bilmiyorum ama çok olmadı ki çardağa doğru yaklaşan adım sesleri duydum yeni uzayan yeşil çimlerde.
Kim olduğuna bile bakmaya gerek görmedim. Çünkü gerek yoktu. Belki benimle bile alakası yoktu.
Derenin sesi kulağıma gelirken araya başka bir ses daha karışmıştı.
"Hava çok güzel, değil mi?"
Gelen sesle gözlerimi dereden çevirmeden durdum. Cevap veresim yoktu. Konuşmak istemiyordum.
Konuşanın karşımdaki banka oturmasıyla nefesimi sesli bir şekilde bırakırken "Öyle." diye mırıldandım.
Niye oturmuştun ki?
"Buraya geldiğimizde mutlu olacağını, içinin huzur dolacağını biliyordum. Çünkü senin yazı ne kadar çok sevdiğini biliyorum ama-"
Oflayıp Umut'a döndüm ve "Benim hakkımda hiçbir şey bilmiyorsun Umut. Sadece öyle olduğunu sanıyorsun." diye lafını yarıda kestim.
Yüzündeki şaşkın ifadeyi hızlıca silip "Senin hakkındaki çoğu şeyi biliyorum." diye diretti.
"Hayır, bilmiyorsun."
"Evet Ecrin, biliyorum."
Göz devirip daha önce yapmadığım bir şeyi yaptım ve karşımdakinin ne düşündüğünü önemsemeden, kabaca "Ama seni sevmediğimi bir türlü anlamıyorsun." dedim.
Bir süre öylece yüzüme baktıktan sonra "Anlamak istemiyorum." dediğinde sesinden ve yüzündeki ifadeden şaşkınlığı belli oluyordu.
Dereye doğru döndüm ve umursamaz bir ifadeyle omuz silkip "Saçma." diye mırıldandım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
tabildot // yarı texting
Teen Fiction[tabildot // yarı texting , tamamlandı] 05×× : Geçenlerde sana 'Yemeği beğenmedin mi?' diye sorduğumda bana kızmıştın. 05×× : 'Allah'ın yarattığı bir nimeti sevmemek benim ne haddime.' diye. 05×× : Hatırladın mı? 05×× : Dün annem bana 'Allah'ın ba...