t // ÖZEL BÖLÜM - 2

1.4K 101 45
                                    

Selamun Aleyküm,
nasılsınız bakalım okurcanlar? ne var ne yok?

girişi çok uzun tutmadan sizleri okumaya alalım zaten yeterince beklediniz. ki bölüm sonunda bi' tık fazla konuşmuş olabilirim.. e o zaman buyurun okumaya.

iyi okumalar.. (:

×

Elimle alnıma vururken bir yandan da "Ah ecrin ah! Öyle söylenir mi hiç? Ne demek belki de karşılıksız değildir? Ne demek?" diye kendi kendime söyleniyordum.

Kafamın içinde yankılanan sesleri bastırmak için kulaklığımdan yükselen melodinin sesini açtım.

"Yar deyince kalem elden düşüyor. Gözlerim görmüyor aklım şaşıyor. Lambada titreyen alev üşüyor. Aşk kağıda yazılmıyor Mihriban."

Tek amacım kafamdaki sesleri gizlemeye çalışmakken karşıma çıkan türkü bana pek yardımcı olmuyordu.

Yani evet, bunda da pek başarılı olduğum söylenmezdi.

"Ecrin, kendine gel kızım! Sen bunları da atlatırsın! Neleri atlatamadın ki?" diye kendime gaz verdim bu defa.

Bol öğrenmeli piknik gününden bu yana iki gün geçmişti. Bu iki günde cok net bir şekilde öğrenmistim ki, hayat çok garipti.

Düşüncelerimden kurtulup, uyumak amacıyla sağa sola döndüğüm ama bir türlü uyuyamadığım yatağımdan kalkıp pencerenin önüne doğru ilerlemeye başladım. Bir yandan da tülbentimi takmakla uğraşıyordum.

Pencereyi açtığımda odaya dolan serin rüzgarla kendime geldim.

"Belki de karşılıksız değildir."

Kendime bir kere daha inanamadım. Bu söylediğim cümle 'seni seviyorum.' anlamına geliyordu.

"Hayır! Öyle bir şey anlamına gelmiyor." diye mırıldandım. Sonra gerçeği kabullenip "Biraz ona gelmiş olabilir laf. Ama sonuç olarak öyle demedim." diye de ikna olmaya çalıştım.

Dememiştim. Desem bilirdim.

Kafamdaki saçma muhabbete karşılık ofladım ve başımı gökyüzüne çevirdim. Bir süre göğe bakarken sokakta yankılanan adım sesleriyle bakışlarım sesin sahibine döndü.

Yüzümde bir tebessüm oluşurken kendime kızıp hemen içeri girdim. Yavaşca perdenin arkasından bakıp ilerlemesini izledim. Tam evin önüne geldiğinde başını hafifçe yukarı kaldırdı ve yüzündeki gülümsemesiyle pencereme baktı.

Yüzümdeki tebessüm biraz daha büyürken perdenin arkasına iyice pustum. Beni gördüğünden emin olmadığım için korksam bile yerimden kıpırdayamadım.

Zaten Selim de bir süre sonra önüne dönüp yürümeye başlamıştı. Her şeyin ortaya çıkmasına vesile olan tanıdık ceketinin önünü kapatıp camiye giden sokağı dönünceye kadar perdenin arkasında saklanırken arkasından sessizce bakındım.

Bir Hafta Önce (akşam yemeği günü)

Akşam yemeği boyunca bakmamaya çalıştığı genç kıza değmişti bakışları Selim'in. Bunca yıldır kalbinde büyüyen sevginin bitmemesiyle kendine kızdı.

Niye unutmamıştı ki? Niye kalbine laf geçirmemişti?

Ecrin "Ellerine sağlık Hacer Teyze. Her şey çok güzeldi." dedikten hemen sonra gülümsemesiyle yanağında oluşan minik gamzeye kaydı bakışları Selim'in.

Ecrin, gördüğü ilk gamzeli insandı. Küçükken de bakmaya doyamazdı zaten. Ama artık bakmamalıydı.

"Afiyet olsun Ecrin'cim. Biraz daha çıkarsaydım tabağına, istemez misin?" diyen annesine çevirdi bakışlarını Selim bu defa.

tabildot // yarı textingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin