•Cuma akşamı birlikte yemek yediğimiz çift saatin geç olmasıyla ve benim davetim üstüne çiftlikte kalmayı kabul etmişlerdi.
Sabah erkenden uyandığımda son günlerde olduğu gibi Asil yine yanımda yoktu. Sabahın ilk ışıklarında bağ çalışanları ile birlikte bağlara gittiğini söylemişti.
Henüz saat yediyi gösterirken kalkıp kısa bir duş aldım. Gür saçlarımı binbir zorlukla fönleyip dümdüz hale getirdikten sonra kulağımın gerisine sıkıştırdım ve yüzümü hafifçe renklendirdim.
Odaya havluyla geri dönerken fazlasıyla hızlı olmuştum çünkü bu katta misafir odasında kalıyorlardı.
Uygun bir çamaşırla birlikte dışarıdaki cıvıl cıvıl güneşli havaya uygun yazlık elbiseyi dolaptan aldım.
Zeynep'in teklif ettiği gibi onunla alışverişe çıkmayı kabul etmem gerekiyordu çünkü uzun zamandır kıyafet almamıştım.
Elbisenin fermuarını çekerek aynada kendime baktım.
Uygun olduğunu düşündüğüm beyaz bağcıklı bir sandaleti de ayağıma geçirdikten sonra odadan çıktım.
Henüz merdivenleri inmiştim ki sabahın erken saatinde kapı çaldı. Yakın olduğumdan dolayı iki adımla kapıya ulaştım ve açtım.
Karşımda beklenen aile vardı.
Beni görmesiyle suratı beyaz kesilen Hümeyra hanım ve tebessüm eden eşi Niyazi bey.
-"Aa hoşgeldiniz efendim."
Arkamdan hızlıca yanıma gelen Hanife abla elini nazikçe sırtıma dokundurdu. Bir adım geri çekilirken gözlerimi yere eğmiştim.
-"Misafirimiz olduğunu bilmiyorduk."dedi Hümeyra hanım iğneleyici tavırla.
Şoförü olduğunu düşündüğüm adam bir bavulu koridora bırakıp geri gitmişti.
-"Lavin mi? Yok misafirimiz değil efendim. Çantanızı alayım."
Ellerimi önümde birleştirip gözlerini üstüme dikmiş olan kadına baktım.
-"Merhaba kızım nasılsın?"
Niyazi beye nazik olduğunu bildiğim tebessümle baktım.
-"İyiyim teşekkürler siz nasılsınız? Hoşgeldiniz bu arada günaydın."demeyi ihmal etmedim.-"Günaydın sağ ol biz de iyiyiz. Biraz temiz hava alalım dedik hazır yaz bitmemişken."
-"Yanlış bir zamanda gelmişiz belli ki." Ağzının içinden mırıldanan kadına yanıt verme gereği de duymadım.
Bahçe kapısından bu tarafa doğru duyulan ağır adımların sahibini biliyordum. Yürüyüşü bile kalbimi hoplatan bir adamdı.
Başımı geriye çevirdiğimde üstünü inceledim. Yine toz toprakla uğramıştı ki üstü başı kir içindeydi. Alnında biriken ter damlalarına karşılık içimden gülümsedim.