Wooyoung, San'ın ardından yirmi dakika kadar havuzda kalmış ve daha sonra odasına dönmüştü. Hizmetçilerin onu giydirmesinden hoşlanmadığı için üzerine rahat, ince kumaştan yapılma mavi bir elbise giydi.
En yakın zamanda sarayın terzisine gidip kendisine hep giymek istediği pantolonlardan diktirmek istiyordu. Daha önceleri annesi asla giymesine izin vermemişti. Ona şık ve zarif elbiselerin daha çok yakıştığını düşünüyordu. Wooyoung aynı fikirde değildi.Islak saçlarını taradıktan sonra terasa çıktı. Buradan tüm bahçe görünüyordu. İmparatorun odası olduğu için en gösterişli ve konumu iyi oda olmalıydı. Wooyoung, bu gece San'ın odaya gelip gelmeyeceğini merak ediyordu.
Elini karnına koydu ve okşadı.
San'ın bebeğine karşı kendisine olduğu gibi soğuk olup olmayacağını da bilmek istiyordu. En çok korktuğu şey buydu. Onun omegaları biyolojileri yüzünden aşağıladığını görmemişti, saraydaki çoğu önemli kişi omegaydı. Ama yine de korkuyordu, umarım bebeği bir alfa olurdu.Derin düşüncelere dalmışken bahçeye çıkan Yuta'yı fark etmemişti. Biraz uzak olduğu için tam olarak seçemiyordu ama minyon bedeni, bembeyaz teni ve saçları onu ele veriyordu.
Fakat hemen yanındaki adamı daha önce hiç görmediğinden emindi. Ya da bu mesafeden seçemiyordu.Wooyoung ne konuştuklarını merak ediyordu. Daha sonra Yuta'ya sormayı aklına not etti. Çok geçmeden uzun boylu adamın, arkadaşına yaklaşıp kollarını beline doladığını gördü.
Buradan bile minyon omeganın rahatsız olduğu belli oluyordu. Uzun boylu adamın güçlü kolları arasında kıpırdanıyordu.Yuta, hekim Johnny'e aşık değil miydi? Bu adam kim oluyordu? Adamın eğildiğini gördü, tam olarak seçemese de küçük omegayı öptüğü anlaşılıyordu.
Wooyoung sinirle tuttuğu korkulukları sıktı. O piç, arkadaşına zorla dokunuyor olabilir miydi?
Arkasına dönüp odaya geçti. Hızlıca kapıya varıp kapıdaki görevliye hemen Yuta'yı odasına getirmesini emretti.Büyük odada tur atıyor ve stres içinde elbisesinin kumaşı ile oynuyordu. Yaklaşık yirmi beş dakika sonra kapı çalındı ve Wooyoung'un emri ile odaya Yuta girdi.
"Acilen beni çağırmışsın, bir şey mi oldu?"
Küçük omega endişeli görünüyordu.Wooyoung birkaç adımda arkadaşının yanına vardı ve zarif ellerini onun pürüzsüz yanaklarına koydu.
"Terastan bahçeye bakıyordum ve bir adamın seni rahatsız ettiğini gördüm. Ne olduğunu bana anlatır mısın?"Yuta bir süre kirpiklerini kırpıştırarak kızıl saçlı omegaya baktı ve kıkırdadı.
"Ahh.. o Mingi. İmparatorun şuan yaşayan tek akrabası.""Senin için endişelendim."
Wooyoung onun güldüğünü görünce sinirlenmişti bu yüzden söyledi ve somurttu."Çok tatlısın! Evet beni rahatsız ediyordu ama buna ben izin verdim."
Yuta yüzündeki yumuşak elleri çekti ve odanın köşesindeki masaya yöneldi. Üzerindeki tabakta duran elmalardan birini eline aldı."San'ın senin hakkında ne düşündüğünü sordum ona. Ve yakın zamanda nasıl planları var bunları da öğrendim."
Elmadan bir ısırık aldı ve Wooyoung'un yanına döndü.
"Mingi omegalara çok düşkündür, özelikle de benim gibi küçük olanlara. Aldığım bilgi karşılığında beni öpmesine ve biraz dokunmasına izin verdim."Wooyoung yüzünü buruşturdu.
"Bu hiç hoş değil. Bir daha böyle bir şey yapma."Yuta omuz silkti.
"Hey! Buralara nasıl geldim sanıyorsun? Nasıl Namjoon'un haremine girdim ve gözdesi oldum. Arkamda kimse yok sadece bu olağanüstü bedenim ve aklım var tatlım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
düşlerim zifiri karanlık • woosan
FanfictionHerkes San'ı bu toprakların sahip olduğu en büyük İmparator olarak tanımlardı. Bilge, büyük savaşçı, vizyoner bir lider ve karizmatik. Bununla birlikte, İmparator aynı zamanda soğukkanlı ve acımasızdı.