San, peşine düştüğü geyik yerine kucağında ufacık bir köpek yavrusu ile Mingi ile ayrıldıkları yere dönmeyi elbette düşünmemişti.
Mingi, yavrunun siyah gözlerine bakarken kaşları çatıldı.
"Dostum bu şeyi nereden buldun?""İki ölü yavrunun yanında öylece duruyordu. Sanırım başka bir hayvan kardeşlerini ve annesini öldürmüş."
San tiksintiyle köpeği bir kolunda taşırken söylendi."Onunla ne yapacaksın? Minicik ve açlıktan ölmek üzereymiş gibi görünüyor."
Mingi, gömleğinin ucu ile öldürdüğü av hayvanından çıkardığı okun üzerindeki kanı silerken sordu."Bilmem. Peşime takıldı, beni rahat bırakmayacağını anlayınca onu aldım."
"Onu Wooyoung'a verebilirsin."
Mingi söyleyince San'ın hırladığını duyduğunda devam etti. "Hey! Sakin ol adamım. Bir şey demedim."San kaşları çok sert bir biçimde çatılmış halde atına döndü ve yavruyu kucağına oturttu. “Kucağıma işemesen iyi edersin,” diye uyardı.
Mingi kendi atına binerken yüksek sesle güldü.
"Anladığından şüpheliyim."Orman yerinden çıkarken, davet edilmiş bir misafir gibi kucağında oturmakta olan köpeğe baktı. “Çok fazla yerleşme.”
“Hav!” Köpek havlayınca minik pembe dili ağzından dışarıya sarktı.
“Bu şirinlikler bana sökmez.” Şapşal köpek bunu bir davet olarak algılayıp göğsüne doğru zıpladı. Oradan San'ın üzerine tırmanmaya ve diliyle, çenesini yalamaya başladı. San üzerinde durmadan kıpırdanan köpeği itmek için savaş veriyordu. “Otur,” diyerek emretti, askerleri için geliştirdiği ses tonunu kullanarak.
"Hav.” Köpek iki kez kendi etrafında döndükten sonra emre uydu ve sakince kucağına oturdu.
Mingi artık daha sesli gülüyordu.San, saraya döndüğünde köpeği hizmetlilerden birine verip temizlenmesini, sağlık kontrolü yapılmasını ardından odasına getisilmesini emrettikten sonra kendisi de yıkandı.
Yıkandıktan sonra odaya döndüğünde, yavruya sarılmış ve sevimli kıkırtılar eşliğinde yatağında oturan eşini gördü.
O yaratığın yatağında bulunması konusunda hoşnut olmasa da Wooyoung mutlu göründüğü için bir şey demedi.Wooyoung, başını kaldırdı ve gözlerindeki parıltılarla Alfaya baktı. "Şirin, yavru köpeklerden hoşlandığını bilmiyordum."
San yüzünü buruşturdu ve yatağa doğru birkaç adım attı ve oturdu. "Hoşlanmıyorum, onu senin için getirdim."
Wooyoung, San'a yaklaşıp, geniş yatağın üzerinde, dizleri üzerinde kalktı ve onun yanağına bir öpücük kondurup geriye çekildi.
"Çok teşekkür ederim. İlk kez bir yavru hayvan görüyorum. Babamın sarayında, içeriye atların haricinde canlı her hayvanın girmesi yasaktı.""Bu Sarayda da yasak. Onu ben getirdiğim için burada. Sağlık kontrolünden geçti, istersen onu alabilirsin. Fakat odamda bulunmasını istemiyorum."
Wooyoung'u bırakıp, kendi üzerine atlamaya çalışan yavruya çatık kaşları eşliğinde bakarken söyledi.Wooyoung kıkırdadı ve köpeği göğsü hizasına kaldırdı.
"Çok tatlı değil mi? Neden burada kalamıyor?" Terasta dolanır ve bizi hiç rahatsız etmez."Wooyoung, omeganın sevimli yüzüne bakıp aldanmamak için bakışlarını kaçırdı.
"Hayır, onun için bahçede bir yer hazırlasınlar. İstediğin zaman oraya gidebilirsin."Wooyoung bununla yetinebilirdi, karşılık vermedi ve köpeği sevmeye devam etti.
Aklına gelen şey ile yavruyu yere bıraktı ve San'ın koluna tutundu, iki eliyle.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
düşlerim zifiri karanlık • woosan
FanfictionHerkes San'ı bu toprakların sahip olduğu en büyük İmparator olarak tanımlardı. Bilge, büyük savaşçı, vizyoner bir lider ve karizmatik. Bununla birlikte, İmparator aynı zamanda soğukkanlı ve acımasızdı.