35✓

925 104 26
                                    

"Peki ya İmparator ile görüşmeye kim gidecek?"
Büyük çadırın içindeki alfalardan biri sorduğunda herkes sessizleşti. Elbette hiç kimse korkunç imparator olarak nam salmış alfanın omegasını alıkoyup sonra da onu bunun üzerinden şantaj ve tehdit etmek istemezdi.

Hongjoong sırtını diklestirdi ve bakışları birkaç alfanın üzerinde gezindi.
"Ağzı laf cambazlığını iyi yapabilen ve cesur biri olmalı."

"Ben gideceğim. Ve o piçe omegasından bir hatıra da götüreceğim."
Mingyu söyledikten sonra kollarını göğsünde birleştirdi.

Hongjoong başıyla kendinden yaşça büyük alfayı onayladı.
"Bu iyi bir fikir. Üstelik at sürme ve dövüşte de iyisin. Hızlı olur, eğer biri seni edecek olursa onu da öldürürsün."

~~~~~

O sırada Seonghwa, Wooyoung'un tutulduğu çadırın önünde nöbet bekleyen Alfa Jongho ile konuşuyordu.
"Lütfen Jongho sadece ona yardım etmek istiyorum. Doğru düzgün yemek bile vermiyorsunuz. Hem hizmetçisi de onu görmek istiyor. Onun bize güvenmezse burada kalacağını düşünüyor musun?" Wooyoung'u kastederek söyledi.

Jongho derin bir nefes aldı ve bakışları etrafta gezindi.
"Peki ama önce sen gir ve içerideki omegayla ilgilen. İyi görünmüyordu."
Alfa konuşurken başını önüne eğdi. Nöbeti Mingyu'dan devraldıktan sonra o küçük şey için üzülmüştü. Üzerindeki hayvan postundan yapılmış kürkü omeganın üzerine bırakmış ve yanına da yemekle su koymuştu.
"Sen içeriye gir ben su ve bez getireceğim."

Seonghwa neşeyle uzun boylu alfaya sarıldı hemen içeriye girdi. Çadırın ortasındaki direğin hemen önünde kürk ve altında küçük bir figür fark ediliyordu.
Dikkatlice ona yaklaştı ve elini uzatıp kürkü omeganın yüzünden kaldırdı.
"Merhaba, uyanık mısın?"

Yuta korkuyla irkildi ve Seonghwa'nın dokunuşundan uzaklaşmak için üzerindeki kürke sarılarak geriye çekildi.
"N-ne istiyorsun?"

Seonghwa, şimdi oturur halde ve kendisine korkuyla bakan omegaya gülümsedi.
"Beni hatırlamıyor musun?"
Gümüş saçları yüzünün neredeyse hepsini kapatıyordu ve Seonghwa çok bir şey göremiyordu.

Yuta titreyen ellerinden biriyle saçlarını kulağının arkasına sıkıştırdı ve Seonghwa'ya baktı bir süre.
"Sen.. Wooyou-.. arkadaşım nerede? O iyi mi?"

Seonghwa yutkundu.
İlk gördüğünde bu omeganın ne kadar güzel olduğunu düşünmüştü. Fakat şimdi gördüğü şey bir enkaz gibiydi.
İri gözlerinden biri çenesine kadar mordu ve dudağı da önceden patlamış şuan kabuk bağlamıştı. Parlak gümüş rengi saçlarını kirlenmiş, kül gibi görünüyordu.

"O çok iyi. Sadece seni merak ediyor, görüşmenizi sağlayacağım merak etme. Şimdi seninle ilgilenmeme izin ver lütfen. İyi görünmüyorsun."

O sırada tam vaktinde gelen Jongho çadırdan içeriye girip bir kap su ve birkaç parça bezi yere bıraktı. Bir şey demeden ve odanın ortasındaki omegalara bakmadan dışarıya çıktı.

"Kürkü bırakır mısın? Seni temizlememe izin ver. Sonra getirdiğim yeni giysiyi giyebilirsin."

Yuta tereddütle sıkıca sarıldığı kürkü bıraktı ve kollarını göğsünde birleştirdi.
Seonghwa'ya bakmak yerine ellerine bakıyordu.
"Arkadaşıma söyleme."

Seonghwa karşısında duran minyon omeganın solgun beyaz tenindeki sayısız morluk ve göbeğindeki kesik izlerine bakarken yutkundu.
"T-tamam bekle."
Hızlıca oturduğu yerden kalkıp Jongho'nun getirdiği şeyleri alıp eski yerine oturdu.
"Alfan ile anlaşma yapıp seni bırakacaklarını duydum. Korkmana gerek yok. İsterse arkadaşın da seninle gelebilir. O bir hizmetçi değil öyle değil mi?" Elindeki bezle Yuta'nın vücudunu temizlerken söyledi.

düşlerim zifiri karanlık • woosanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin