"Bilmiyorum, bebeğime zararı olmayacak her ne varsa ver."
Wooyoung Johnny'e bakarken söyledi. Muayene yatağında oturuyordu."Aslında hiçbir şey önermiyorum majesteleri. En sağlıklı ve gerekli olanı vaktinizi eşinizle geçirmeniz."
Wooyoung somurttu ve elini karnına koydu. Ateşinin yakın olduğunu hissediyordu ve bunu San ile geçirmek istemiyordu. Bitkisel bir şey ile halledebileceğini düşünerek hekim Johnny'e gelmişti.
San'ı korkutucu şekilde arzuluyordu, bunun ateşi ile alakası yoktu bile. Kocası gerçekten de baştan çıkarıcı bir adamdı. Fakat mantığı bunu yapmaması gerektiğini söylüyordu."Majesteleri meşgul olabileceği söyledi bu yüzden burdayım."
Wooyoung yalan söyledi.
Hekime düşüncelerini söyleyecek değildi."Söylediğim gibi eğer hamile olmasaydınız bir şeyler ayarlardım fakat bu durumda mümkün değil."
Wooyoung oturduğu yerden kalktı ve tam odadan çıkacakken aklına gelen şey ile Johnny'e baktı.
"Yuta senden hoşlanıyor, hemde hiç tahmin edemeyeceğin kadar fazla. Bu kadar korkak olma ve onu üzmeyi bırak artık."
Söyledi ve odadan çıktı.~~~~~
Wooyoung gözlerini açtı ve karanlık odanın tavanına bakındı. Uyuyamıyordu, çok sıcaktı. Bir haftadır uyuduğu en rahat uyku San'ın ona sarıldığı ve sakinleştirdiği geceydi. Daha sonrasında Alfanın kendisine dokunmasına izin vermemişti.
Alfaya işkence ediyor olsa da kendisine de eziyet ediyordu.
Başını çevirdi ve yanında uyuyan adama baktı bir süre.
Dikkatlice ona doğru kayıp başını göğsüne koydu, kollarını beline sardı ve kokusunu içine çekti
Sabah uyandıklarında, gece uykusunda yaptığı yalanını söyleyebilirdi. San nerden bilecekti ki?Gözlerini kapattı ve uyumaya çalıştı fakat bir türlü uyuyamıyordu. Alfaya daha fazla yaklaştı, neredeyse üzerindeydi. Yüzünü boynuna bastırıp baştan çıkarıcı ve rahatlatıcı kokusunu soludu.
Bu kadar temastan sonra San, elbette uyanmıştı. Kısa bir süre hareket etmeden, uykusunun açılmasını bekledi. Kendi vücuduna sürtünen, sıcak ve yumuşak küçük bedeni hissedebiliyordu.
Kendine geldiğinde Wooyoung tarafından istila edilmeyen kolunu kaldırıp ona sarıldı.Wooyoung yutkundu ve kayarak iyice Alfanın üzerine yerleşti.
Başını kaldırıp yukarıdan onun gözlerine baktı. "San.. çok sıcak ve acıyor.""Siktir.. yanıyorsun Wooyoung. Neden daha önce söylemedin?"
Aslında saraydan ayrılıp, önceki hafta halletmesi gereken bir işi günlerdir erteliyordu. Wooyoung'un ateşinin yakın olduğunu bildiği için."Çünkü sana muhtaç olmak istemedim. Sadece acıyor ve seni istiyorum."
Wooyoung sızlanarak söyledi.
İyi düşünemiyordu ve aklından geçenleri sansürsüz bir şekilde dışarı aktarıyordu.San döndü ve kızıl saçlı omegayı altına aldığında yukarıdan baygın gözlerine, kızarmış yanaklarına bir süre baktı. "Bu kadar gururlu olmak zorunda mısın? Kendine zarar veriyorsun."
"Alfa lütfen.."
İri, sevimli gözleri yaşlarla dolmuştu ve zarif parmakları ile San'ın gömleğinin pahalı kumaşını tutuyordu.San geriye çekildi ve gömleğini çıkarıp rastgele bir yere fırlattı. "Elbiseni çıkar."
Wooyoung'a bir avcının avına baktığı gibi bakıyordu.Wooyoung'un parmakları elbisenin alt kısmını kavradı ve bacaklarının üzerine doğru yavaşça kaldırmaya başladı. San'ın yüzüne bakıyor ve sızlanmaya devam ediyordu. San tahrik olmuştu.
San onu beklemek yerine, Wooyoung'un elbisesinin altına uzanıp hızlıca basının üzerinden çıkardı. Tanrım, külotlardan nefret ediyordu. Hep ona engel oluyor, işini yavaşlatıyorlardı. Hızla aşağıya doğru çekti.
"Seni rahatlayacağım."
Sızlanan küçük bedeni bekletmek istemiyordu. Wooyoung'un küçük ellerini ateşli bedeninden uzaklaştırdı ve basının üzerinde birleştirdi.
Boştaki elini bacaklarında dolaştırmaya başladı ve onun yüzüne baktı. Dudakları aralanmış, yeşil gözleri istekle ona bakıyordu. San'ın istediği şeyi o da istiyordu. Alfa ellerini eşinin bacaklarının arkasına götürdü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
düşlerim zifiri karanlık • woosan
FanfictionHerkes San'ı bu toprakların sahip olduğu en büyük İmparator olarak tanımlardı. Bilge, büyük savaşçı, vizyoner bir lider ve karizmatik. Bununla birlikte, İmparator aynı zamanda soğukkanlı ve acımasızdı.