San söylediği gibi tüm gece boyunca odaya gelmemişti. Wooyoung bir süre sonra onu beklemeyi bırakıp uyuyakalmıştı zaten. Sabah gün ışıkları ile uyandığında yine yanı boştu.
Daha gözlerini tam olarak açamamıştı bile ama baş ucunda duran kızı fark ettiğinde zarif elleriyle gözlerini ovuşturdu.
"Şunu yapmayı bırak Karina. Sana ihtiyacım olursa haberin olur. Burada kaç saattir uyanmamı bekliyorsun?"
Otururken sormuştu."Yaklaşık iki saattir efendim."
Karina stabil bir ses tonuyla söyleyip giymesi için Wooyoung'a şık bir sabahlık uzattı.Wooyoung, sabahlığı giyerken derin bir nefes aldı.
"Dün gece San neredeydi, bunu öğrenebilir misin?"Karina şaşırsa da hemen başıyla omegayı onayladı.
"Tabiki de öğrenirim efendim. Siz kahvaltınızı yaparken yıkanmanız için hazırlık yapılmasını söyleyeceğim. Ne giyeceğinizi kendiniz mi seçeceksiniz yoksa halletmemi ister misiniz?"
Kız her şeyi eksiksiz düşünmüştü.
Wooyoung etrafında böyle hizmetlilere alışık değildi."Soruyorsun ama bunu da düşündüğüne eminim bu yüzden ne hazırsa onu giyeceğim."
Söyledikten sonra hazır olan kahvaltı masasına doğru yürüdü."İsterseniz sütünüzü ısıtmalarını söyleyeyim efendim."
"Hayır gerek yok böyle de iyi."
~~~~~
"Ahh.. Vay canına söylediklerinden bile güzelsiniz."
Yuta, tanışma fırsatı bulduğu Omegaya bakarken büyülenmiş bir halde söyledi. Wooyoung'un kendini beğenmiş sıkıcı ve itici biri olacağını düşünmüştü fakat bu utangaç sevimli omega kesinlikle çok sempatik ve sıcak kanlıydı.Wooyoung, aldığı iltifat yüzünden utangaç bir şekilde gülümserken bakışlarını Yuta'dan ayırıp daha önce gelmediği bahçede bakışlarını gezdirdi. Önceki sarayda kendi bahçesi vardı ama bu kadar güzel değildi.
"Çok güzeller, hepsi nasıl bu kadar sağlıklı?"Yuta omuz silkti ve çiçeklerine baktı.
"Başka işim yok, bu sarayda o çiçeklerden farklı değilim. Tüm günümü onlarla geçiriyorum. Bütün ihtiyaçlarım başkaları tarafından karşılanıyor, saraydan çıkmam da yasak."
Namjoon ölmeden önce bahçenin bu kısmını isteği üzerine ilgilenmesi için Yuta'ya vermişti, O öldükten sonra da San buna müsade etmişti.Wooyoung onu anlayabiliyordu bir bakıma. Çünkü babasının sarayındayken kendisi de aynı sekilde yaşıyordu.
"Benimle görüşmek istediğin ve bu kadar sıcakkanlı olduğun için ne kadar mutlu olduğumu tahmin bile edemezsin. Bu sarayda kimse benden hoşlanmıyor, arkadaşım yok. Tek suçum onlardan güzel bir omega olmak."
Yuta söyledi ve yaramaz ışıltılarla dolu gözleri, samimi bir gülümseme ile Wooyoung'a baktı.Wooyoung ne diyeceğini bilemedi ama karşısındaki omegayı süzdü.
Bembeyaz teni, aynı şekilde beyaz hatta biraz griye benzer bir tonda saçlarıyla oldukça hoş bir uyum içerisindeydi. Açık mavi gözleri ise onu soğuk ve çok güzel gösteriyordu. Fakat gülümsediğinde sevimli birine dönüşüyordu."Saraydan çıkmana neden izin verilmiyor? İstersen gidebilirsin, burada hapis gibi yaşamak zorunda değilsin biliyorsun."
Wooyoung söyledi çünkü onun için üzülmüştü.Yuta gülümsedi ama bu hiç samimi görünmüyordu.
"Gidecek bir yerim yok ki. Ben on bir yaşımdan beri burdayım. Hem korkuyorum, dışarısı benim gibi bir omega için nasıl bilmiyorum."Wooyoung yanında bekleyen kıza döndü ve konuştu.
"Bize içecek bir şeyler getirir misin Karina?"
Daha sonra önünde oturan Yuta'ya döndü. "Seninle tanıştığıma gerçekten memnun oldum Yuta. Gerçekten bende çok sıkılıyorum ve bahçen çok hoşuma gitti."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
düşlerim zifiri karanlık • woosan
FanfictionHerkes San'ı bu toprakların sahip olduğu en büyük İmparator olarak tanımlardı. Bilge, büyük savaşçı, vizyoner bir lider ve karizmatik. Bununla birlikte, İmparator aynı zamanda soğukkanlı ve acımasızdı.