26✓

1.3K 134 31
                                    

"Çok güzel oldu. Wooyoung bundan hoşlanacak."

Yuta, bahçedeki büyük çeşmenin mermerinde oturmuş, topladığı renkli çiçeklerden taç yapıyordu. Küçüklüğünden hatırladığı güzel olan tek şey buydu zaten. Bitirdiğinde yaptığı şirin taca baktı ve sırtını dikleştirdi. Neredeyse bir saat renk uyumu için çiçek toplamıştı. Ardından ise bir yarım saatini de mermerin üzerinde oturarak elindekini yapmaya harcamıştı.

Kızıl saçlı omega ile eskisi kadar görüşemiyordu. Kral sürekli eşinin yanındaydı ve öyle olmasa bile Yuta, birkaç ay önce ki olay yüzünden hala korkuyordu. San, büyük ve güçlü ellerini minyon omeganın boynuna dolayıp nefesini kestiğinde Yuta öleceğini düşünmüştü. Kısa bir an için.

Oturduğu mermerin üzerinden kalkıp gece mavisi ipek elbisesini düzeltti.
Elindeki taç zarar görmesin diye onu da başına koydu ve saraya doğdu yürümeye başladı. Henüz bahçe kapısından içeri girip saraya ulaştığında bir terslik olduğunu anlaması uzun sürmedi. Çok fazla ses vardı ve etrafta koşuşturan betalar. Bir tanesini durdurdu ve endişeli yüzüne bakarken sordu.
"Sarayda neler oluyor?"

"Doğum başladı efendim. Henüz çok erken olduğu için Majesteleri ve bebeğin sağlığından endişeli herkes. Üzgünüm gitmem gerekiyor."
Uzun boylu kız aceleyle söyledikten sonra koşarak Yuta'nın yanından uzaklaştı.

Yuta endişeyle etrafına bakındı bir süre ve kendine geldiğinde boştaki eliyle elbisesinin eteğini kaldırıp Wooyoung'un odasına koştu.
Nefes nefese bir halde kapıya vardığında muhafızlar içeri girmesine engel oldu.
"Lütfen izin verin! Majestelerine yardım edebilirim."

Muhafızlar netti ve yalvaran minyon omegayı umursamıyorlardı.
Yuta, alfalardan birinin üniformasına tutundu ve artık ağlıyordu. "Sizden bunun hesabını daha sonra soracağım. Pislikler!"

Elinde bir şeyler taşıyan beta hizmetçilerden birini kapıya vardığında muhafızlar onu içeriye aldı ve Yuta'nın girmesine izin vermediler.
Minyon omega heyecan, sinir, endişe içinde karmaşık duygularla doluydu.
Titreyen küçük ellerini göğsünde birleştirdi ve odanın dışında ileri geri yürümeye başladı.

"Siz ikiniz! Gerçekten bunun hesabını soracağım!"
Hırsla söyledi.

"Biz sadece emirleri yerine getiriyoruz efendim. Lütfen bizi zor durumda bırakmayın. Majesteleri veya eşinin izni olmadan bu odaya giremezsiniz, hizmetçi de değilsiniz."
Muhafızlardan birisi konuştu ve küçük omegaya mahcup bir şekilde baktı.

"Tamam, sus!"
İçeriden Wooyoung'un acı içindeki seslerini duyuyordu ve orada olmadığı için delirmek üzereydi. Bebek daha sekiz aylıktı, ya ters giden bir şey olursa diye düşünmeden edemiyordu.

O sırada bütün kalabalık sesler kesildi ve bebek ağlaması herkesin kulaklarını doldurdu. Yuta derin bir nefes aldı, hemen ardından kapı açıldı ve betalarsan biri koşarak odadan çıktı.

Yuta artık beklemekten yorulmuştu.
Koridorun sonunda Sanı gördüğünde hemen yere dizleri üzerine çöktü ve izin beklemeden konuştu.
"Lütfen majesteleri, içeriye girmeme izin verin." Sesi titrek çıkıyordu.

San ona çok kısa bir an baktı ve odasına girerken konuştu.
"Bırakın girsin."
San yaklaşık yarım saat önce Wooyoung'un acı içindeki seslerine dayanamamış ve odadan çıkmıştı. Betalardan biri gelip bebeğin sağlıklı bir şekilde dünyaya geldiğini ve eşinin de iyi olduğunu söylediği için dönüyordu.

San ve arkasından Yuta odaya girdiğinde orada bulunan birkaç beta, Johnny ve Wooyoung onlara baktı. Bebek hala ağlıyordu.
San omegasına ve kucağındaki bebeğe baktı öylece. Wooyoung hala bütün güzelliği ve ihtişamıyla ona gülümsüyordu. Kucağındaki minik bebek ise ağlamayı bırakmıştı.

"Sanırım kokun onu sakinleştirdi San. Artık ağlamıyor."
Wooyoung kısık çıkan bir sesle söyledi ve gülümsemeye devam etti.

Bebek Wooyoung'un aynısıydı neredeyse.
Kızıl saçları ve yeşil gözleriyle tıpkı ona benziyordu. Yuta, Wooyoung ile yaptığı sohbetlerden birinde onun gözlerinin küçükken kahverengi olduğunu öğrenmişti. Fakat bebeğin ki yeşildi.

San yatağa yaklaşıp oturdu, eşine ve bebeğine bir süre daha baktıktan sonra uzanıp ikisini de kolları arasına aldı. "İyisin, hala benimlesin ve kollarımda nefes alıyorsun."
Wooyoung acı içinde kıvranıyorken hiçbir şey yapamıyor oluşu Alfayı tüketmişti.

"San, bebeğimizi ezeceksin.."
Wooyoung söylediğinde alfa hemen geriye çekildi ve kocaman parlak yeşil gözleriyle kendisini inceleyen bebeğe baktı. Sıcak bir su damlası yanağına süzülene kadar ağladığının farkında bile değildi. Wooyoung'a bir şey olması fikri onu o kadar çıldırtmıştı ki birkaç dakika öncesine kadar bebekten bile nefret etmişti. O şey olmasaydı omegası da iyi olacaktı.

"Onu tutmak ister misin? Senden hoşlanmış gibi görünüyor."
Wooyoung çok yorulmuştu ve uyumak istiyordu.

San, kollarına bırakılan minicik yavruya bakarken yutkundu. Daha önce hiç bebeği için bir şey hissetmemişti.
Ama şuan içinde kucağındaki ufacık savunmasız bebeği korumaktan başka bir güdüsü yoktu.
Bu duygular önceden hissettiklerinden çok daha güçlüydü, öyle ki aklında bir sürü boş yer olmasına rağmen başka bir şey düşünemiyordu.
Bebeği tam kalbinin olduğu yere doğru götürdü. Göğsündeki yanma hissi arttı, önceleri hissettiği her şeyin ötesine geçen kadar yükseldi.

"Çok güzel değil mi? Üzgünüm ama sana hiç benzemiyor San."
Wooyoung söyledi ve pozisyonunu daha rahat bir hale getirdi. O kadar yorgun hissediyordu ki.. Gözleri kapanır kapanmaz uykuya daldı.

San endişeyle nefes aldı.
Bir şey söyleyecekken Johnny atıldı.
"Majesteleri çok yorgun. Dinlenmesi gerekiyor, daha iyi olabilmesi için. İzin verin bebeği daha iyi bir şekilde temizleyelim ve tekrar kontrol edeyim."

San sakinleşti fakat kucağındaki miniği Johnny'e vermek istemiyordu.
"Sonra temizlersin, hepiniz çıkın odadan."

Kimse kralın sözünün üstüne bir şey söyleyemezdi. Hepsi odadan çıktı.
Herkes yorgun ve mutluydu fakat Yuta, biran önce o küçücük şirin bebeği tutmak istiyordu. San'ın hevesini çabucak almasını yada acil bir toplantıya falan girmesini umdu.

Taeyong

Bebisi tae yaptm

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Bebisi tae yaptm. Çnk bebise benzio ve Wooyoung gibi gözleri koocaman, San gibi de kemikleri belirgin.

Bu arada seonghwa, Yunho ve Hongjoong gelio yakında.

düşlerim zifiri karanlık • woosanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin