Mingi elinde tuttuğu kılıç ile yan yana dizilmiş ve dizlerinin üzerinde duran sekiz alfa, iki betanın arkasında duruyordu.
Mingi'nin arkasında ise İsyancıların kalanları infazı görebilmeleri için ordaydı.Wooyoung, Yuta'nın yanındaydı, Yunho ile birlikte.
İnfaz alanı yerine oraya uzak çadırda kalmayı tercih etmişlerdi. Ve bebek alfanın zaten görmemesi gereken bir şeydi.San, sert bakışlarını ölmeyi bekleyen on kişinin üzerinde gezdirdi ve Mingi'ye baktı.
"Başla."Mingi en solda duran Alfadan başladı. Kılıcını kuvvetle savurdu ve adamın kafasını kopardı. Yere yığılan bedenden uzaklaşıp yanağına sıçrayan kanı kılıç tutmayan eliyle sildi.
Arkasındaki kalabalıktan ağlama ve bağırış sesleri gelirken umursamadı.
İkinci sıradaki alfaya geçtiğinde kılıcını kuvvetle savunması yeterli olmadı. Adamın başı tam olarak kopmamıştı. Kızıl saçlı alfa eğilip adamın saçlarını tuttu ve boynunun kalan kısmını da kesip elindeki başı yerdeki cesedin üzerine attı.Sıradaki adam korkudan öyle titriyordu ki Mingi arkasında durduğunda yere kapanıp San'a yalvarmaya başladı.
"Affedin İmparatorum. Bağışlayın bizi."Mingi eğildi ve adamın uzun saçlarını sıkıca kavrayıp onu yerden kaldırdı. Çırpınışlarını zapdetmek yerine boğazını boylu boyunca kesiverdi.
Kafasını koparmakla uğraşmak yerine ağır bedeni yere bırakıp ölmeye terk etti.Sıra dördüncü alfa, yani Jongho'ya geldiğinde kalabalığın içerisinden Seonghwa ileriye atıldı. Çekik gözleri ağlamaktan şişmiş ve yüzü kızarmıştı.
"Lütfen onu öldürmeyin!"
San'a doğru koşmaya başladığında askerlerden biri onu yakaladı.Jongho başını çevirip Seonghwa'ya baktı. Gözlerinde ki duygu okunmuyordu ama omega onu daha önce böyle görmediğine emindi.
Mingi'nin kılıç darbesi boğazını keserken gözleri Seonghwa'nın üzerindeydi. Omega yüksek sesli bir çığlık attı ve gözlerini kapadı.Jongho'nun iri bedeni de kanlı kuma düşerken etraftan onlarca ağlama ve çığlık sesi geliyordu.
Yerde ki dokuz ceset ve sona kalan Hongjoong ile artık çığlık yerine her yeri ağlama sesleri dolduruyordu. Seonghwa askerin kolları arasında çırpındı.
Alfasının yüzüne bakarken başını iki yana salladı.
"Lütfen! Lütfen!"Mingi kısa bir an daha önce de çadırda gördüğü sevimli omegaya baktı. Ardından önündeki adamın kafasını da bedeninden ayırdı. Hongjoong'un başı yere düştüğünde, bembeyaz cildi ve siyah saçları kanla kirlenmiş kuma karıştı.
Seonghwa çırpınarak ve çığlıklar atarak askerin elinden kurtuldu. Koşarak Alfasının cesedinin yanına diz çöktü.
"Hongjoong.. sevgilim."
Onun başını kucağına aldı.
Göz yaşları o kadar hızlı akıyordu ki yanaklarından süzülüp çenesinden boynuna yol alıyor, bazıları da Alfasının yüzüne düşüyordu."Hongjoong! joong sevgilim aç gözlerini." Küçük ellerinden biriyle Alfasının yanağında ki kanı sildi. Eğilip henüz sıcak olan dudağına kendi dudaklarını bastırdı. Adamın kesilmiş boynundan alan sıcak kan Seonghwa'nın elbisesinin dizlerini kırmızıya boyuyordu.
"Joong.."
Biraz geriye çekilip titreyen eliyle adamın soğumaya başlamış yanaklarını okşadı.
"Hongjoong lütfen aç gözlerini sevgilim. Lütfen.. lütfen.. beni bırakma Hongjoong lütfen.."
Hıçkırıkları yüzünden ne dediği dışarıdan pek anlaşılmıyordu.Başını çevirip hemen ilerideki bedene baktı ve neredeyse sürünerek oraya varıp kucağındaki başı, bedene geri koymaya çalıştı. Titreyen elleri yüzünden beceremiyordu. Ve artık göz yaşları görünüşü de buğulandırıyor, net göremiyordu bile.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
düşlerim zifiri karanlık • woosan
FanfictionHerkes San'ı bu toprakların sahip olduğu en büyük İmparator olarak tanımlardı. Bilge, büyük savaşçı, vizyoner bir lider ve karizmatik. Bununla birlikte, İmparator aynı zamanda soğukkanlı ve acımasızdı.