34✓ ☠️

1K 104 34
                                    





San, dinlenmeden at sürdükten iki buçuk gün sonra saraya dönmüştü. Taht odasına geçtiğinde Mingi'yi orada bulamayınca, muhafızlara ona geldiği haberinin verilmesini emretti.

Mingi'yi beklerken oturmak yerine büyük odada dolanıyordu. Çok geçmeden kızıl saçlı alfa odaya girdiğinde San başını amcasına çevirdi.

"Bu kadar çabuk gelmeni beklemiyordum."
San, asıl konuyu nasıl söyleyeceğini bilemediği için sordu.
San'ın saçları dağılmış ve gözlerinden uykusuz olduğu anlaşılıyordu.

"Boş şeyler geveleme Mingi. Beni ne diye çağırdın?"
Kollarını göğsünde birleştirdi.
"Umarım gerçekten de önemli bir şeydir." İçinde kötü bir his vardı.

"Öncelikle Taeyongun odamda ve güvende olduğunu bilmeni istiyorum."
Mingi hızlıca söyledi ve San'a yaklaştı. Onun konuşmasına izin vermeden devam etti. Aklında neler geçtiğini tahmin edebiliyordu çünkü prensin, Yuta ve Wooyoung ile saraydan ayrılmış olması gerekiyordu.

"Wooyoung ve Yuta yola çıktıktan üç gün sonra onlarla birlikte giden askerlerden biri kucağında Taeyong ile birlikte saraya geri döndü. İsyancılar saldırmış ve bütün askerleri öldürmüşler."
Mingi konuşmaya devam ederken San'ın kaşlarının çatıldığını, ardından sol gözünün seğirdiğini gözlemledi.

"İkisinin de isyancıların elinde olduklarını düşünüyorum. Onlara bir zarar vermeyeceklerinden eminim." Mingi aslında o kadar da emin değildi ama öyle söylemesi gerekiyordu.
"Haberi alır almaz bir düzine iz sürücü asker görevlendird-.."

"Kim? Nerede o şimdi?"
San, Mingi'nin yakasını sıkıca tuttu ve alfayı sarstı.
"KİM DEDİM!"

Mingi ellerini San'ın bileklerine sardı ve sakinleşmesini bekledi. Karşılık vermek gibi bir aptallık yapmazdı.
"Neyden bahsettiğini bilmiyorum San. Henüz bir ip ucuna sahip değilim."

"WOOYOUNG'U O PİSLİKLERLE BİRKİKTE BIRAKIP SARAYA GERİ DÖNEN OROSPU ÇOCUĞU NEREDE DEDİM!"
San neredeyse ateş püskürterek bağırdığında Mingi derin bir nefes aldı.

"Asker sadece krallığın varisini kurtarıyordu San Bir şansı olsa Wooyoung'u da orada bırakmazdı."

San hiddetle yakasından tuttuğu alfayı yakınlarında duran sütunlardan birine itti ve yere düşen bedeninin üzerine eğildi.
"Sana o nerede dedim?"
Biraz öncekinin aksine ses tonu kısık olabilirdi ama Mingi o zavallı alfa asker için üzüldü.

~~~~~~~~

"Sana harika haberlerim var ufaklık."
Mingyu çadırın içerisinde, Yuta'nın birkaç adım uzağında dururken söyledi ve ona daha çok yaklaşıp yere çöktü. Şimdi yüzleri birbirine yakındı.
"Bu gece nöbetçi benim."
Büyük ve kılıç tutmaktan nasırlaşmış ellerinden biriyle minyon omeganın gümüş renkli saç tellerinde parmaklarını gezdirdi.

"Çok eğleneceğiz."
Omeganın saçlarında gezinen elini bu sefer yanağına götürürken devam etti.
"İlk kez böyle eşsiz güzellikte birini görüyorum. Söylesene geldiğin yerdeki bütün soylu fahişeler senin gibi mi?"
Yuta'nın henüz yanağına süzülmemiş yaşlarla dolu gri-mavi benzeri gözlerine bakarken söyledi ve iç çekti.

"Neden cevap vermiyorsun güzelim? Giysilerimi mi beğenmedin, yoksa pahalı kumaşlar giyen piç İmparator gibi alfalardan mı hoşlanıyorsun?"
Bir eli hala küçük olanın yanağında dururken diğer eli de onun kırmızı elbisesinin üzerinden göğsünü tuttu ve avcunda sıkıştırdı. Düz ama yumuşacık hisse karşı inledi.
Ardından geriye çekilip sırıttı.

"Üzerindekini çıkar yoksa ben yaparım ve bu hiç hoşuna gitmez."

Yuta'nın göz yaşları artık yuvarlak solgun yanağına hızla süzülüyordu.
"İ-istemiyorum."

düşlerim zifiri karanlık • woosanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin