"Keşke gitmesen San."
Wooyoung, alfanın göğsüne yanağını yaslamış haldeyken söyledi. Hemen yanlarında ise kucağındaki Taeyong ile birlikte Yuta dikiliyordu."Zorundayım tatlım. İsyancıların sayısı epey artıyor. Kuzey sınırındakileri yok edersem diğer azınlıklar da korkacak çekilecektir."
Wooyoung'un yumuşak kızıl saçlarını okşadı ve gülümsedi.
"Sen dönmeden döneceğim, merek etme."Az ileride sütunlara yaslanmış olan Mingi sıkıntıyla iç çekti.
"Üstelik, omegam ile birlikte ailenin yanına gideceksin, aklına San'ın geleceğinden bile şüpheliyim."
Durumdan pek memnun olmayan Mingi şikayet ederek söylendi. San kararını değiştirmiş ve iki omeganın bebekle birlikte bir düzine askerle yola çıkmasını, Mingi'nin ise kendisi yokken saray ile ilgilenmesini uygun görmüştü."Artık söylenmeyi bırak Mingi. Biz gidiyoruz ve sen kalıyorsun."
"Emredersiniz majesteleri, karşı çıkmak kimin haddine."
Mingi söylendi ve kollarını göğsünde birleştirdi. Bu tarz olaysız ve sakin işler ona göre değildi. Akşama kadar sarayda ne yapabilirdi ki?~~~~~~
San askerleriyle birlikte saraydan ayrıldıktan hemen sonraki gün Yuta ve Wooyoung'da hazırlıklara başlamış, üç gün sonra ise yola çıkmışlardı.
"Gerçekten de bu üzerindeki elbise ile yolda üşüyeceksin Yuta."
Wooyoung, kucağında uyuyan bebeğininin uyanmaması için sessiz bir şekilde söyledi."Hayır üşümem, ben kuzeyden geldim biliyorsun. Ne kadar soğuk o kadar iyi."
Üzerindeki kırmızı renkli elbise, köprücük kemiklerini, sırtını ve bacaklarının da bir kısmını açıkta bırakıyordu. Solgun, bembeyaz teni koyu kırmızının altında parıldıyordu."Annem sana bayılırdı. Her zaman benim de böyle cilveli, süslü ve dikkatleri üzerine toplayan bir omega olmamı istedi."
Yuta kıkırdadı.
"Sen öylece dursan bile dikkat çekiyorsun Wooyoung. Hiç aynaya bakıyor musun bilmiyorum ama çok güzelsin?"
Gümüş rengi saçlarını omzunun üzerinden arkaya attı ve devam etti.
"Benim gibi fazla ufak tefek olmadığın için çok şanslısın. Keşke senin gibi dolgun ve bu kadar kıvrımlı hatlara sahip olsaydım."Wooyoung göz devirdi.
"Bebek yüzünden aldığım kiloların hepsini henüz veremediğimi biliyorsun. Dalga mı geçiyorsun benimle." Söyledi ve somurttu.Yuta yeniden kıkırdadı.
"Hayır! Gerçekleri söylüyorum." Söyledi ve göz kırptı.O sırada Taeyong uyanmış ve küçük sesler çıkarıp Wooyoung'un saçlarını çekiştirmeye başlamıştı.
Tombul elleri arasında tuttuğu bir tutam saçı aldı ve ağzına götürdü."Ahh! Seni haylaz."
Bebeğin elini yüzünden uzaklaştırdı.
"Dün gece yeni çıkmaya başlamış küçük dişiyle San'ın kulağını ısırdı." Keyifli çıkan sesiyle söyledi ve gümüş saçlı omegaya baktı."Bunu görmek isterdim!"
Somurttu ve uzanıp bebeğin minik elini tuttu.
"Aferin benim küçük çöreğime."İki omega keyifle sohbet ederlerken içinde oldukları atlı araba çok hızlı durdurulduğu için sarsıldığında Wooyoung bebeğine sıkıca sarıldı. Yuta ise düşmemek için oturduğu yere tutundu.
"Neler oluyor?""Bilmiyorum Yuta."
Ardından, dışarıdan birkaç bağırış, kılıç sesleri ve çığlıklar birbirine karıştı.
İki omeganın huzursuzluğunu sezen minik omega bebekte ağlamaya başladı."Wooyoung korkuyorum."
Yuta, arkadaşının yanına oturup ona sarılırken söyledi. Sesler yaklaşıyordu. Kapıya muhtemelen bir insan çarptı ve kılıç sesleri daha yakından geliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
düşlerim zifiri karanlık • woosan
FanfictionHerkes San'ı bu toprakların sahip olduğu en büyük İmparator olarak tanımlardı. Bilge, büyük savaşçı, vizyoner bir lider ve karizmatik. Bununla birlikte, İmparator aynı zamanda soğukkanlı ve acımasızdı.