43✓

971 93 46
                                    

'Üç buçuk yıl sonra'

"Hayıy! İstemem istemem!"
Taeyong büyük odanın içerisinde koşarak, Wooyoung'un tutuşundan kaçmaya çalışıyordu. San oturduğu yerde, hazırlanmış kahvaltılık yiyeceklerden atıştırırken ikiliyi seyretmekle meşguldü.

"Yaah San! Yardım etsene. Fare gibi küçük ve çok hızlı. Asla yakalayamıyorum."
Wooyoung, geceliğinin etek ucuna basıp düştüğünde sızlanarak söylendi.

Taeyong koşmayı bırakıp yerdeki Wooyoung'a ardından San'a baktı somurttu.
"Faye değilim ben! Ben biy kediyim."
Söyledikten sonra küçük elini pençe yapıp miyavladı.

"Sen bir kurtsun Taeyong."
San söylendi ve başını iki yana sallandı. "Hem artık otur kahvaltını yap. Sabah sabah ne bu enerji?"

Taeyong başını iki yana salladı. Bunu yaparken kızıl bukleler, sallanan tombul yanağına vuruyordu.
"Yumuyta yemem! Limonlu kek istiyoyum."

Wooyoung yerden kalkarken, "Y ile değil Taeyong, R ile."

Taeyong omuz silkip kollarını göğsünde birleştirdi."Limonlu kek yoksa kahvaltı da yok!"

"Peki o halde.."
San oturduğu yerde yayıldı ve bir zeytin alıp ağzıma attı. Konuşurken acele etmiyordu.
"Ben de Yunho ile birlikte, askerlerin talim yapma alanına gitmen konusunda ki iznimi gözden geçirmeye karar verdim."

Taeyong'un göğsünde birleştirdiği kolları iki yanına düştü ve dudakları titremeye başladı. San'a bir süre bakıp koşarak Wooyoung'un bacağına sarıldı.
"Yumuyta yemem! Ama başka kahvaltı yeyim."

Wooyoung elini indirip ufaklığın saçlarını okşadı ve ardından onu kucağına aldı.
"Peki. Birkaç saat sonra da limonlu kek yersin tamam mı? Üzülme."
Bebeğinin yanağını öptükten sonra neşelenmesi için ekledi.

O sırada tüm bu sese uyanmış olan Hyunjin yumuşak yatağın üzerinde oturdu ve kısılmış, şiş gözlerle etrafına bakındı. İkiz kardeşi de kendisi de günün her saati uyuyabilme özeliğine sahiplerdi. Wooyoung, abisi Taeyong'u ikizini ve kendisini uyandırıp buraya getirdiğinde yeniden uyumuşlardı. Küçük elini uzatıp ikiz kardeşi Jungwoo'nun saçını çekti ve uyanmasını bekledi.

Jungwoo, saçını çekiştiren kardeşi yüzünden uyandığında henüz oturmadan ağlamaya başladı.

Hyunjin ise artık elini kardeşinin saçından çekmişti. Masum iri gözlerle önce Wooyoung'a ardından kendisine doğru gelen San'a baktı ve küçük sevimli kollarını Alfa babasına doğru uzattı.
"Kucak."

San endişeyle bebeklerine yaklaştığında önce Hyunjini ardından Jungwoo'yu kucakladı.
"Neyin var Jungwoo?"

O sırada Hyunjin, küçük kollarını babasının boynuna dolamıştı ve epey mutluydu. Masada ki kahvaltılıklara bakarken dolgun dudaklarını yaladı.

Jungwoo yumuşak minik ellerinden biriyle saç diplerini ovalarken somurtarak San'ın yüzüne bakıyordu. Konuşmak yerine yanağını babasının kaslı göğsüne yasladı.

"Sadece huysuzluk yapıyoy, şımayık biy bebek."
Wooyoung'un kucağında otururan Taeyong konuştu ve kızıl bir tutam saçı kulağının arkasına sıkıştırdı.

"Ahh.. sen çok uslusun ya değil mi Tae?"
Wooyoung kısılmış gözleriyle bebeğine bakarken söylediğinde oğlu omuz silkti.

San hala Jungwooyu kontrol ederken Hyunjin, babasının omzunun üzerinden yemeklere bakıyor ve heyecanlanıyordu.

"Bir şeyi yok gibi."
San, Wooyoung'un yanına gelirken söylendi ve oturdu. İkizlerden biri bir dizinde, diğeri öteki dizinde oturuyordu.

~~~~

düşlerim zifiri karanlık • woosanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin