Bölüm öncekilerin iki katı uzunluğunda. Yorum bekliyorm🍑🤺
Bazıları anlamıyor diye buraya, başa yazayım.
Ficte bazen saati saatine bazen de gün atlayarak, hafta atlayarak yazıyorum.
Yani şimdi bu ve önceki bölüm arasında da dört hafta fln var.Keyifli Okumalar~
Yuta yalpalaya yalpalaya banyodan çıktıktan sonra aynada kendini gördüğü anda irkildi. Sol gözünün üzerinde uzun bir yara vardı ve soluk teninde korkutucuydu. Yüzünün sol tarafı, az önce biri suratının ortasına üzüm ve çilek reçeliyle vurmuş gibi görünüyordu. Küçükken ara sıra gördüğü, açlıktan ölmüş bir halde sokağın ortasında yatan bir cesedi andırıyordu. Bir de Mingi ona iyi göründüğünü söylüyordu.
Daha fazla berbat olmuş yüzüne bakmak istemediği için yatağına yöneldi ve hizmetlilerin koyduğu geceliği giydi. Epey zayıfladığı için vücudunda eskiden olduğu gibi durmuyordu.
Teras kapısına yakın yerde duran küçük masanın üzerinde atıştırmalık bir şeyler duruyordu. Somurtup yatağa çıktı ve uzandı.
Kapı açıldığında ve kızıl saçlı alfa odaya girdiğinde
henüz yeni akşam oluyordu ve Mingi gideli çok az bir vakit olmasına rağmen neden eve döndüğünü merak etti."Her şey yolunda mı?"
Mingi, minyon omegaya doğru yürürken sırıttı. Kollarından biri arkasındaydı.
"Sadece şöyle bir uğramak istedim, iyi olduğunu görmeliydim.""Henüz bir saat bile olmadı Mingi."
Havayı kokladı ve devam etti. "Bu koku da ne?"Mingi önünde durdu ve arkasındaki kolunu çıkardı. Elinde bir tabak kurabiye vardı.
"Ehh.. sadece seni görmek için bir bahaneydi. Ama hoşlanmış gibisin." Yatağa oturup tabağı Yuta'nın kucağına koydu. "Seni yalnız bırakma fikrinden nefret ediyorum. Neden burada kalmama izin vermiyorsun çiçek?"Gümüş saçları ile yüzünün bir tarafını gizlemeye çalışırken söyledi. "Yalnız da kalmak istemiyorum. Ama seni de burada tutmak istemiyorum."
Mingi'nin her zaman aktif ve karmaşa içindeki yaşam tarzını bildiği için söyledi.Mingi başını iki yana sallayıp iyi durumdaki yanağını okşadı, "İyi olduğundan emin misin? Senin için..."
"Aslında iyiyim. Ama o şekerli güzellikleri mideye indirdikten sonra uyumayı planlıyorum."
"Tamam."
Mingi başını öne eğerek yanağına nazik bir öpücük kondurmak üzereyken Yuta geriye çekildi ve başını önüne eğdi."Sadece odada kalır mısın? Kokun beni rahatlatıyor ama dokunuşun değil."
Tabağın içerisinden bir tane kurabiye alırken devam etti."Üzgünüm çiçek. Benim hatam."
Haftalardır onun maruz kaldığı kaba dokunuşların aksine kendisi şefkatli olursa daha iyi hissedebileceğini düşünmüştü."Çok lezzetli."
Yuta yatağın köşesindeki alfaya bakarken bir gülümseme sundu ve kurabiyeden bir ısırık daha aldı. Mingi'nin her ne kadar şehvet konusunda doyumsuz bir serseri olduğu doğru olsa da aynı oranda şefkatli bir adamdı. Yuta bunun bilincindeydi ve ona karşı dışa vurmadığı bir sevgisi vardı. Bu kadar üzülüyor olduğunu görmekten hoşlanmıyordu."Wooyoung, yaralarım iyileştiğinde saraydan çıkıp gezebileceğimizi söyledi. Bizimle geleceksin değil mi?"
Mingi olmadan saraydan dışarıya çıkma düşüncesi korkutucu geliyordu. Kızıl saçlı alfayı o korkutucu çadırda gördüğü an hissettiği şeyler yüzünden güvebildiği tek kişi şimdilik oydu.Mingi'nin kaşları çatıldı.
"Elbette! Asla başka birine güvenmem. Ben olmadan dışarıya gidemezsiniz, ikiniz de."~~~~~
ŞİMDİ OKUDUĞUN
düşlerim zifiri karanlık • woosan
FanfictionHerkes San'ı bu toprakların sahip olduğu en büyük İmparator olarak tanımlardı. Bilge, büyük savaşçı, vizyoner bir lider ve karizmatik. Bununla birlikte, İmparator aynı zamanda soğukkanlı ve acımasızdı.