25✓

1.5K 138 35
                                    

"Yine mi limonlu kek yiyorsun?"

San, odaya girerken söyledi.
Yaşlı devlet adamlarının suratlarını görmekten bıktığı için görüşmeleri erken bitirmiş ve kocasının yanına dönmüştü. Wooyoung son zamanlarda her zaman olduğundan daha tatlı görünüyordu Alfaya. Artık bebek sekiz aylık olmuştu.

Kızıl saçlı omega somurttu ve şişmiş göbeğine koyduğu tabağın içerisindeki son bir parça keke baktı. Sırtını yatak başlığına dayamış halde hala mavi geceliği içerisindeydi.

"Canım sadece bundan çekiyor. Sanırım bebek bunu sevdi."

San güldü ve yatağa yaklaşıp eşinin karnının üzerindeki düz tabağı alarak kenara koydu. Ardından dikkatlice hamile omegayı yatağın üzerinde sürükleyerek kendisine yaklaştırdı.

"Yani yine her şeyin sorumlusu bebek."
San, omegasının yumuşacık ve tombul bacaklarını iki yana açıp kendi beline sararken dalga geçti.
Aynı zaman da geceliği de yukarıya itmişti.

Wooyoung sızlandı ve San'ın bacaklarında gezinen büyük ellerini unutmaya çalıştı. Neredeyse ger gün sevişiyorlardı ve şuan hiçte zamanı değildi.
"Mmhhh.. San hayır. Her gün benimle seviştikten sonra azgın feromonlarım hala üzerindeyken askerlerinin yada devlet adamlarının yanına gidemezsin. Doyumsuz olduğumu düşünecekler, senin yüzünden!"

San'ın kaşları çatıldı ve eğilip küçük olanın çıplak omzuna yumuşak öpücükler kondurdu. Aynı zaman da güçlü elleri altındaki omeganın yumuşacık bacaklarında ve kalçalarında geziniyordu.
"Doyumsuz olan benim. Çünkü sen çok güzelsin ve aklımı başımdan alıyorsun."

"Yine de utanç verici. Odamdan çıktığımda insanların bakışlarından utanıyorum. Ve sürekli birbirlerine fısıldıyorlar."
Küçük olan söyledi ve yine somurttu.

San hala omegayı öpücüklere boğmak ve yumuşak vücuduna dokunmakla meşguldü.
"Seni rahatsız ediyorlarsa hepsini saraydan kovarım." Wooyoung'un mavi geceliğinin iplerini omuzlarından sıyırdı ve hemen ortaya çıkan lezzetli göğüslerinden birini ağzına aldı.

"Nnghh.. San~"
Wooyoung pes etti ve zarif ellerini Alfanın saçlarına doladı.
"Henüz iki hafta önce ateşin geçti ama sen hala aynısın. Sadece birazcık daha uysal."
Wooyoung kocasının geçirdiği kızgınlığı kesinlikle hatırlıyordu. Alfanın ne kadar talepkâr, kıskanç, azgın ve bazen de korkutucu olduğunu. O hafta içerisinde yemekleri getiren betaları bile odaya almamış, kapıdaki alfa muhafızları ise kovmuştu. Wooyoung ve bebeğin sağlığı için endişelendiğinden dolayı, odayı ziyaret etmek isteyen Johnny'i ise neredeyse öldürecekti.

San bir eliyle omegasının sağ göğsüyle oynarken diğer eliyle de onun güzel bacaklarına dokunmaya devam ediyordu.
Uzanıp dudaklarını birleştirdi ve Wooyoung'u susturdu. Şuan umursadığı tek şey hemen altında uzanan sevimli kocasıyla birleşmekti.

Yaklaşık iki saat sonra artık yorulmuş iki beden, büyük ve rahat yatakta sırtüstü uzanıyordu
Wooyoung başını çevirip San'ın yüzüne baktı. Terli olduğu için saçları alnına yapışmıştı ama yine de çok yakışklı görünüyordu.
Kıpırdandı ve kocasına iyice yaklaştı. Kolunu ve bacağını Alfanın üzerine yerleştirdikten sonra derin bir nefes aldı.

"Bir gün benden sıkılır ve eskisi gibi olursun diye korkuyorum."

San başını çevirip Wooyoung'un sevimli suratına baktı bir süre.
"Sen yaptığım onca korkunç şeye rağmen bana tanrı tarafından yapılan bir lütufsun Wooyoung. Korkması gereken sen değilsin."
Eğildi ve hamile omeganın artık daha da yoğun olan kokusunu içine çekti.

~~~~

Yuta tam olarak ne zaman uykuya daldığından emin değildi ama gözlerini açtığında odasında yumuşak bir ışık vardı.
Yatak odasındaki iki mumu da uyumadan önce söndürdüğünü hatırlıyordu. Boşverip yatakta dönmeye çalışıyordu ki kalçası sıcak ve sert bir şeye çarptı.
O anda kalp atışları durdu. Donakaldı.
Arkasında bir şey vardı. Sonra o şey kıpırdandı. Artık Yuta'ya yaslanmıyordu. Yuta'nın içgüdüleri devreye girdi ve bir çırpıda sırtüstü dönüp oturdu. Aklında bir sürü korkunç senaryo dönüyordu fakat beklenmedik şekilde bir çift çimen yeşili göze bakıyordu

düşlerim zifiri karanlık • woosanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin