Dedeler

8.4K 471 35
                                    

Doğu

Babamın koynunda daldığım uykumdan beşikte uyanınca mutsuz bir şekilde dudaklarımı büzdüm. Telsize işaret parmağım ile vurup babamları çağırdım. Neden beni buraya getirdiler ki?

İçeri dedelerim girince onlara döndüm. Deniz babamın da benim gibi babaları vardı. Onlar da babamı çok seviyordu. Ben de seviyordum.

"Minnoşum uyanmış benim. Küçük minnoşum."

Hazar dedem beşiğin korkuluklarını indirip beni kucağına alınca elimi omuzlarına koydum.

"Günaydın güzelim."

Levent dedem sevecen yüzüyle bana bakınca ne kadar huysuz olsam da gülümsedim. Hava hala aydınlıktı. Bazen öğlen uykum o kadar uzun sürüyor ki uyandığımda hava neredeyse kararmış oluyor.

"Baba?"
"Babalar gelecek güzellik. Ufacık işleri çıktı. Ama gelirler hemen merak etme."

Evde değiller mi? Ben?

"Min?"
"Sen uyuyordun ama minnoş. Seni alamazlardı ki yanlarına."

Omuzlarımı kaldırıp indirdim huysuzca. Zaten beni uyurken bırakmışlar. Bir de evden de gitmişler.

"Bezini değiştirelim mi güzelim? Gerek var mı?"

Kafamı iki yana salladım. Kaşlarım sinirli olduğum için çatık duruyordu. Levent dedem yüzümü avucunun içine alıp yanaklarımı sıktı.

"Kızdın mı sen babalara?"

Kafamı aşağı yukarı salladığında güldü.

"Ama gelecekler hemen. Senin Pisi'n için alışveriş yapmaya gittiler. Ona bir sürü cici alıp gelecekler."
"Pisi?"

Yanaklarımı sıkıştırıp kocaman öptü.

"O peltek ağzını yerim yer!"

Hazar dedem gülerek Levent dedemin elini yüzümden ayırdı ve o da öptü bir kez.

"Gidelim mi yanına. Pisi özlemiş seni."
"Min özledim."
"Evet sen de özledin. Uyurken çok mu özledin?"

Kafamı salladığımda güldü ve benimle beraber odadan çıktı. Oturma odasına kadar gelince koltuğun üzerinde kıvrılmış Pisi'yi görünce heyecanla bacaklarımı salladım.

"Pisi!"

Hazar dedem benimle beraber koltuğa oturduğunda Levent dedem de hemen yanıma oturdu. Pisi'yi kucağına alınca elimi uzattım. Pisi ona doğru uzattığım işaret parmağıma kafasını sürtünce gülümsedim.

"Cici."

Ani gelen öksürükle birkaç kez öksürüp iki elimle Pisi'ye uzandım. Levent dedem benim için uğraşmama izin vermeden onu kaldırıp kucağıma koydu. Bacaklarım üzerinde hareket eden Pisi ile yerimde kıpırdandım.

"Doğu aç mısın minnoşum? Yemek yemek ister misin?"

Kafamı iki yana sallayıp Pisi'yi sevmeye devam ettim. Pisi hep uyuyordu. Çok uykucu bir kediydi. Kucağımda iki tur kendi etrafında dönüp pat diye kendini bıraktı ve uyumaya başladı.

"Uyudu."
"Uykusu gelmiş."
"Hep uyuyo ama."

Huysuz huysuz söylenmeye başladığımda Hazar dedem güldü.

"Ama bak daha çok minik o. Uyuyup büyüyecek."
"Kocaman?"
"Hayır kocaman olmayacak. Sadece büyüyecek."
"Hadi kalkalım sen bir tane daha nane limon iç."
"I-ıh."
"İtiraz yok küçük bey. Hastasın. Kuru kuru öksürüyorsun. Daha kötü olmadan iyileşmen lazım."

Omuzlarımı kaldırıp indirdiğimde Hazar dedem beni kendine çekip sarıldı. Pisi aramızda kalmıştı ama sıkışmıyordu çünkü minicik bir şeydi.

"Sen getir canım."

Levent dedem mutfağa gidip o iğrenç şeyi kaynatmaya başladığında dudaklarımı büzdüm.

"Niye büzdüm o dudakları sen yine?"

Hazar dedem eliyle yanaklarımı sıkıştırdığında kafamı hafifçe geri çektim.

"İstemiyoyum."
"Deniz baban da hiç sevmezdi biliyor musun Doğu."
"Geyçekten?"
"Evet."
"Sona?"
"Sonra Levent dedi ki sen bizim biricik oğlumuzsun. Sana bir şey olsa biz ne yaparız? Deniz üzüldü tabii ki. Ama o günden sonra itiraz etmedi. Onun sağlığı için yaptığımızı anladı çünkü. Sen de babalarını üzme tamam mı minnoş?"
"Tamam."

İçmek hala istemesem de babalarım için içerdim. Hazar dedemin de dediği gibi benim iyiliğin ve sağlığım için yapıyorlardı. Burak babamın onca ısrarla yedirmeye çalıştığı yemekler de öyleydi. Sağlıklı beslenme için. Ama bunu içmeyi kabul etmem yemekleri de yiyeceğimi kabul etmem anlamına gelmez asla!

"Geldim. Hadi iç bakalım güzellik."

Levent dedem elindeki bardağı bana yaklaştırdığında uzanıp küçük bir yudum aldım.

"Sıcak."
"Biraz bekleyelim o zaman."

Kafamı Hazar dedemin omzuna yasladım. Deniz babamın babalarını çok seviyordum. Ama daha Burak babamın ailesi ile tanışmamıştım. Acaba onun anne ve babası mı vardı? Yoksa sadece anne ya da baba mı? Merak ediyordum ve bunu bir gün soracaktım.

"Dede."
"Efendim minnoş."
"Bana Babalarımı anlatıy mısın?"
"Mesela?"
"Nasıl söylediler ilk size?"

Hazar babam kısa bir süre homurdandı. Onun sesini duyunca omzundan kalkıp yüzüne baktım.

"Biz öğrendik. Söylemediler."
"Nasıl?"

İkisi birbirine baktı ve sessiz bir anlaşma yaptı. Sonuç olarak Hazar dedem anlatmaya başladı.

"Levent ve ben iş için başka bir şehire gitmiştik. Deniz üniversiteside okuyordu o zamanlar. Kocaman adam sonuçta diye evde tek bıraktık. Sonra her akşam konuştuğumuz saatte yine aradık Deniz'i ama telefonunu açmadı. Öyle olunca telaş yapıp atladık döndük geri eve. Sabaha kadar da aradık ama açmadı. Kim bilir kaç defa aramışızdır."

Merakla gözlerimi açtım.

"Sona?"

Hazar dedem anlatmaya devam etmeden önce bardağı bana uzatan Levent dedeme dönüp birkaç yudum aldım.

"Aferin güzelim benim."
"Sonra telaşla geldik eve. Girdik baktık Deniz koltukta yatıyor. Uyuyor ama. Hemen gittik yanına uyandırdık. Tabii rahatladık bir şeyi olmadığını görünce. O sırada Burak çıktı bir anda mutfaktan. Üzerinde benim önlüğüm! Mutfakta kahvaltı hazırlıyor."

Güldüğümde Hazar dedem kaşlarını çattı.

"Komik değil minnoş."
"Komik dede."

Ben gülmeye devam ederken popoma vurdu bir kez. Zaten bezim olduğu için hissetmiyordum. O yüzden Burak babam da sürekli vuruyordu.

"Sona noldu?"
"Sonra oturduk beraber kahvaltı yaptık."

Söylediklerine artık kahkaha atarken Levent dedem de gülmeye başladı.

"Hemen kabul mü ettiniz?"
"Ne yapalım. Evden kovacak halimiz yok."
"Yok mu? Hazar çocuğu atıyordun Deniz tutmasa. Doğru konuş çocuğa doğruları anlat."

Levent dedem bir yandan bardağı içmem için bana tutarken bir yandan da Hazar dedemi azarlıyordu.

"Atmadım sonuçta. Her neyse. Böyle oldu işte."
"Yeden açmamış telefonu?"
"Film izlerken rahatsız edilmek istememiş beyefendiler."

Hazar dedem yine huysuz huysuz söylenince güldüm. Babalarım ve dedelerim çok tatlıydı. Neredeyse benim kadar!










DOĞU BxBxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin