Misafir

6.4K 391 11
                                    

Deniz

"Doğu lütfen bebeğim, gelecek baba birazdan. Bekle."

Doğu ağlamasına asla ara vermeden daha çok bağırdığında hızlıca yerimden kalkıp telefonumu aldım ve Burak'ı aradım.

Telefon çalmaya başladığında hoparlöre aldım hemen.

"Aradım babayı. Bak bebeğim arıyorum şimdi açsın da konuşalım tamam mı?"

Yüksek sesle ağlamayı bırakıp sessizce iç çekerken telefona baktı uzun uzun. Burak bir türlü açmıyordu ama. Doğu tekrar ağlamaya başladığında sinirle telefonu kapatıp koltuğa fırlattım.

"Tamam miniğim benim. Gelecek baba hemen gelecek. Ağlama güzelliğim benim. Ne istersin ne yapalım hm?"
"Dede."
"Dedeyi mi arayalım? Tamam bebeğim arayalım hemen."

Doğu babamlar gittikten sonra ikimizi de sürekli yanında ister olmuştu. Ama Burak bugün şirkete gitmişti ve Doğu hayatındaki en huysuz günü yaşıyordu şu an. Ve Burak da telefonu açmıyordu. Umarım atomu parçalıyordur da açmıyordur o telefonu çünkü eğer sebebi gereksiz bir şeyse sabahtan beri bakmadığı o telefonu bir taraflarına sokacağım.

Hazar babamı arayıp hoparlöre aldım. Çalmaya devam ederken Doğu ağlamayı asla kesmiyordu.

"Sana kurban olurum ben. Ağlama güzelim benim."

Telefon nihayet açıldığında hemen konuşmaya başladım.

"Efendim oğlum?"
"Hah baba, müsait misin?"
"Misafirin oğlum hayırdır?"
"Doğu sizinle konuşmak istedi. Görüntülü arasam olur mu?"
"Olur tabii ki olur. Kapat hatta ben ararım hemen."

Telefonu kapatıp beklemeye başladım. Doğu da bu sırada kafasını omzuma yaslamıştı.

Babam aradığında telefonu açıp Doğu'ya doğru tuttum hemen.

"Oy benim minnoşum! Doğ... Ağlıyor musun sen?"

Levent babam telefona yaklaşıp baktığında Doğu dudaklarını büzdü.

"Oğlum hasta mı Doğu ne oldu?"
"Yok baba Burak'ı istiyor o yüzden ağlıyor."
"Nerede Burak?"
"Şirkette. Toplantıya falan girdi herhalde telefonunu açmadı."

"Deniz Bey bütün yemekler hazır."
"Teşekkür ederim. İşiniz bittiyse çıkabilirsiniz."

"O kim Deniz?"
"Hizmetli. Bugün iş yaptığımız adam yemeğe gelecek de onun için."
"Benim güzel torunum!"

Doğu'yu oyun alanına bırakıp telefonu eline verdim ve mutfağa geçtim. Burak birazdan gelirdi. Ondan sonra da misafir gelirdi sanırım. Çok geç olmadan masayı hazırlamam gerekiyordu. Daha Doğu da hazır değildi. Sabahtan beri huysuz olduğu için giyinmek bile istememişti. Giydirmek için yanına bıraktığım kazağı ve pantolonu odanın her bir yerine attığında ben de huysuzluğu geçsin diye beklemiştim. Hala aynıydı ya neyse.

Masayı dört kişilik olacak şekilde hazırladım. Yeni servisleri çıkarıp koydum çünkü diğerlerinin yıkanması gerekiyordu ve benim bugün hiçbir şeye vaktim yoktu. İki ayağımı bir pabuça sokmuştum Doğu gün boyu ağladığı için.

"Baba!"

İçeriden Doğu'nun sesi gelince masaya bakmayı kesip içeri girdim. Telefonu bir kenara bırakmıştı. Sanırım konuşmaları bitince kapatmışlar.

"Efendim bebeğim?"

Kollarını kaldırınca eğilip kucağıma aldım. Telefonu da alıp cebime koydum ve odasına doğru ilerledim.

"Ne konuştun bakayım dedelerinle?"
"Biy süyü konuştum. Minim saçlayıma güydü ama Hazay dedem!"
"Aa neden?"

Ağlarken sürekli bana süründüğü için lüle lüle olan saçları aşırı dağılmıştı. Ve gerçekten komik duruyordu.

"Yine topya."
"Toplarım bebeğim."

Onun için seçtiğim kıyafetleri giydirip saçlarını taradım. İki yandan toplayıp minik palmiyeler yaptım ve gülerek saçları ile oynadım kısa bir an.

"Çok tatlısın çok!"

Hızlıca belinden tutup kendime çektim ve boynundan öptüm art arda.

Geri çekildiğimde uzanıp yanağımdan öptüğünde tek elimle bütün yüzünü sıkıştırdım. O kadar güzel oluyor ki delirmek elde değil.

"Hadi sen oyna biraz bebeğim. Benim de giyinmem lazım."

Doğu kafasını saklarken onu beşiğinde bırakıp odadan çıktım. Bu sırada zil çalınca odama giden yoldan dönüp kapıya ilerledim. Burak gelmiş olmalıydı. Bu iyi. O Doğu ile ilgilenirken ben giyinirim bu sırada. Üzerimdeki salaş krem kazağa ve kota şöyle bir bakış atıp kapıyı açtım.

Kapıda Burak vardı. Bunda sıkıntı yoktu. Sıkıntı yanında başka bir adamın daha olmasıydı. İlk şoku üstümden atar atmaz kapıyı biraz daha açıp kenara çekildim.

"Buyrun. Hoş geldiniz."

Burak'ın arkasında duran yeni iş ortağımız yüzündeki hafif tebessümle kafasını eğdi ve Burak'ın arkasından içeri girdi.

"Hoş buldum."
"Çağın lavabo şurada. Kullanabilirsin."
"Teşekkürler."

Adam yanımızdan gidip kapıyı kapattığı an Burak'a döndüm.

"Niye haber vermiyorsun Burak sen bana?"
"Hayatım haberin vardı zaten senin."
"Beraber geleceğinizden yoktu haberim. Görmüyor musun halimi ya?"

Yanıma gelip boynumdan tutarak dudaklarımdan öptü uzunca.

"Çok güzelsin sevgilim. Doğu nerede?"
"Odasında. Sürekli ağladı bugün."
"Neden? Hasta mı oldu yoksa?"
"Hayır. Seni istedi. Ama telefonu açmadın."
"Telefonu açmadım mı?"

Cebinden çıkardığı telefonuna bakıp bana döndü.

"Sessizde telefonum ama ben almadım. Cebimde oldu sanırım."
"Neyse ne işte. Daha yeni sustu zorla."

Bu sırada Çağın lavabodan çıkınca ona döndük ikimiz de.

"Yemeğe geçelim hemen istersen. Yemedik bugün bir şey."
"Bana uyar."
"Siz mutfağa geçin ben Doğu'yu alıp gelirim."

Doğu'nun odasına gittik hızlıca. Elindeki oyuncakla oynuyordu uslu uslu.

"Benim güzel bebeğim acıktı mı acaba?"
"Evet."
"Eveet."

Hızlıca kollarından tutup beşikten çıkardım ve kucağıma aldım.

"Oyuncağı buraya bırakalım mı bebeğim? Yemek yiyeceğiz çünkü."
"Tamam."

Elinden alıp beşiğe bıraktım ve odadan çıktım.

Mutfağa girince Burak'ı servisi yaparken gördüm. Doğu'yu görünce gülümsedi ve kollarını açtı hemen.

"Benim bebeğim gelmiş!"
"Baba!"

Burak Doğu'yu kucağımdan alınca dolaplara gidip Doğu'nun çatal ve kaşığını aldım. Tabağının yanına koyup geri çekildim. Yerime oturmadım çünkü benim yerimde misafirimiz oturuyor. Ben de Burak'ın yanına oturacağım.

"Hadi Burak Doğu açıktı bırak da başlasın yemeğe."












DOĞU BxBxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin