Emin

4.4K 343 16
                                    

Emin

"Aşkım bir gidip baksak mı ne yapıyorlar? Çocuk hasta şimdi bakamazlar falan."
"Koca koca adamlar hallederler korkma sen."
"Nasıl korkmam Aslan? O an gözlerimin önünden gitmiyor. Deniz'in ağlamasını uzun bir süre unutamam sanırım."

Göğsünde yaslandığım Aslan derin bir nefes alınca kafamı kaldırıp ona baktım.

"Neyse ki bir şey olmadı. Olsa çok zor toparlardı ikisi de kendini."
"Ağzından yel alsın Aslan. Sus."

Tekrar kafamı yaslayıp sıkıca sarıldım.
Sessizce otururken telefon sesi duyunca etrafa baktım.

"Telefon çalıyor."
"Deniz'in herhalde. Dün çalan sese benziyor."
"Çantasındadır. Alıp geleyim ben."

Oturduğum yerden kalkıp çantayı aldım ve telefonu çıkardım. Ekrana baktıktan sonra Aslan'a döndüm.

"Babası arıyor."
"Hangisi?"
"Hazar."

Aslan göz devirirken gidip yanına oturdum. Telefon bu sırada kapandı.
Ekranda on iki tane cevapsız arama görünce telefonu kaldırıp Alsan'a gösterdim.

"Aslan çok merak etmişler. Arayıp haber verelim."
"İyi sen ara."
"Aslan! Şu çocuğu daha fazla üzme artık. Onlarla da aranı iyi tut."
"Of Emin."
"Sana of!"

Telefon tekrar çalmaya başlayınca bekletmeden açıp hoparlöre aldım.

"Deniz! Seni yemin ederim döveceğim artık! Niye açıyorsunuz siz telefonu? Burak'ı da aradım kaç defa!"
"Hazar Bey."

Kısa bir süre sessizlikten sonra tekrar konuşmaya başladı.

"Kimsiniz?"
"Emin ben. Burak'ın babası."

Ve bir süre daha sessizlik oldu. Sanırım şimdi de şaşırma anının sessizliği.

"Deniz nerede? Niye siz açıyorsunuz telefonu bir şey mi oldu?"
"Yok yok iyiler bir şey yok. Uyuyorlar odada."
"Telefonu açmadı gün boyu. Gidip verir misiniz sesini duyayım."

Aslana bakınca kafasını iki yana salladı ve telefonu kendine doğru çekti.

"Hazar Bey bugün Doğu ufak bir kaza geçirdi. Durumu gayet iyi siz sormadan söyleyeyim. Ama biraz korktular. Haliyle yoruldular da. Uyuyorlar o yüzden."
"Ne demek kaza geçirdi."
"Nasıl oldu ne oldu?"

Arkadan Levent'in de sesi geldi. Sanırım onlar da şu an bizim gibi.

"Dediğim gibi şu an iyi. Bir şeyi yok. Korktular sadece."
"Aslan nasıl oldu kaza? Ne oldu düzgün anlat şunu."
"Yolda yürürken karşıdan bir araba geldi. Doğu da telaş yaptı ayağı takıldı  ve o sırada da araba çarptı."
"Araba mı çarptı?"

Levent'in ağlayan sesini duyunca derin bir nefes aldım. Bu adam da çok duygusal ayol.

"Hazar gidelim hadi oraya. Hadi kalk."
"Levent...."
"Hazar kalksana ne bekliyorsun!"

Telefonu kendime doğru çektim bu sefer.

"Bence de gelin. Deniz biraz üzüldü. Siz ona iyi gelirsiniz."
"Oğlum benim."
"Tamam. Haber verdiğiniz için teşekkür ederim."
"Önemli değil ne demek. Dikkatli olun gelirken."

Telefonu kapatıp masaya bıraktım ve Aslan'a dönüp elini elime aldım.

"Aşkım."
"Hmm?"
"Lütfen çocukları üzecek bir şey yapma. Denizle aramız düzeldi ne güzel. Yine bir tatsızlık çıkmasın."
"Ben ne yapacağım sanki Emin?"
"Ben baştan uyarayım dedim. Yani şimdi onlar bir şey söyler falan. Sen biraz alttan al olur mu?"

Hala eliyle oynarken ona bakınca gülerek bana bakıp dudaklarımdan uzun uzun iki kez öptü.

"Merak etme ben oğlumdan daha fazla ayrı kalamam. Sadece onun için susarım."
"Ay yerim seni şapşal."

Sıkıca sarıldığımda Aslan gülerek boynumu öptü.

"Sen çok şımardın buraya gelince."
"Öyle mi yapmışım? Hiç de farkında değilim."

Belimdeki eli aşağılara kayınca elini tutup tekrar belime çıkardım.

"Aşkım odalar çok yakın. Şimdi duyarlar falan."
"Bilmedikleri şey değil Emin."
"Aman bilmedikleri şey diye demiyorum zaten. Uyanırlar falan diye diyorum. Yoksa etkilenecek halleri yok ya."

Aslan gülmeye başlayınca ona dönüp baktım.

"Sen iyice bana benzedin. Aferin."

Küçümser bir bakış attım.

"Sen hayırdır aslanım? Ben en başından utanmazdım zaten. Asıl sen bana benzedin."
"Aslanım falan senin iyice kalktı bir tarafların ha. İndireyim mi?"
"Aslan uyanırlar diyorum."
"Ee sezsiz olursun."
"Seni döverim Aslan."

....

"Hadi ben çocukları uyandırmaya gidiyorum. Sen de çayları koy."

Mutfaktan çıkıp hızlıca odaya gittim. Önce ne olur ne olmaz diye kısa bir an dinledim ama ses gelmeyince kapıyı yavaşça araladım. Üçünün de birbirine sarılarak uyuduğunu görünce gülümseyerek odaya girdim.

"Oy tatlışlar sizi."

Burak'ın yanına gidip boynundan öptüm sıkıca.

"Burak, oğlum."
"Hmm?"
"Hadi kalk oğlum. Kahvaltı hazırladık size. Dün erken yattınız zaten acıktınız iyice."

Huysuz huysuz gözlerini açınca gülerek yanaklarını sıktım.

"Tipini yerim senin."
"Baba ya."
"Hadi uyandır sevgililerini. Bekliyoruz acele edin."
"Tamam."

Odadan çıkıp mutfağa geçtim. Çok geçmeden üçü birden mutfağa girince kahvaltıya başladık.

Bittii. Diğer bölüm görüşürüz!










DOĞU BxBxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin