"Baba yemin ederim çalışıyorum yükseliyor netlerim-"
"Çalışan adam on ikinci mi olur?! Odaya girip saatlerce oturmak çalışmak değil Petek! Çalışıyor olsan en azından ilk ona, ilk beşe girersin!"
"Baba-"
"İn aşağı Petek. Konu kapandı" dedi babam dershanenin önünde durunca. Derin bir nefes alırken indim arabadan. Dershaneye girmeme kalmadan araba uzaklaşırken derin bir nefes aldım ve arka tarafa dolanıp yangın merdivenlerine çöktüm yavaşça. Başımı ellerimin arasına alırken ovaladım yavaş yavaş. Karnım arada bir canımı acıtıyordu ama artık alışmıştım.
Başarı takıntılı aileleri bilir miydiniz? Hani çocuklarının bir miktar zeki olduğunu fark ettiklerinde en zekisi olması için takıntı yapıp hayatı zehir eden o aileleri.
Eh bilmiyorsanız, baya şanslıydınız.
Keşke ben de bilmeseydim.
Bir kere üçüncü sınıfta yapılmış bir deneme sınavında birinci olmamla başlayan iğrenç bir dönemdi bu. Her şey ilkokul üçteki kadar olsaydı keşke.
Bir şekilde çalışkanlık ve zeka açısından herkes bir seviyedeydi ve herkes buunduğu seviyede iyi olmak isterdi. Ben, kend, seviyemde iyiydim. Ama iyi olmam babama yetmiyordu. Kendisi dersi derste dinleyip anlama gibi bir yetenekle onurlandırılmış biriyi. Onun zamanındaki sınavların şimdikilerin yanında çocuk oyuncağı kalmasına hiç girmiyordum. Kendisi gibi olmamı istediğini ve olmadığımda sinir olduğunun farkındaydım. Tek çocuktu ve onu kıyaslayacak başka kardeşi yoktu. Benim de yoktu. Ama .evremizde benim gibiler vardı. komşuların çocukları. Arkadaşlarım. Babamın arkadaşlarının çpcukları.
Ah o ODTÜ'lüler. Ege Üiversitesine girenler. Ankara'da okuyanlar. Hacettepe'dekiler. Ülkedeki en iyilerde burslu olanlar.
Gerçekten yıpratıcı olmaya başlamıştı.
Aslında sorun etmezdim. İtilmedikçe çalışmayan birkişiydim ve babamla annemin itmeleri sayesinde bu zamana kadar epey iyi sonuçlar almıştım. Ama on ikinci sınıfta mezuna kalmak çok berbattı.
Yunus. On ikinci sınıfın başında sevgili olduğum hoş bir çocuktu ve sınava üç ay kala beni iki farklı kızla aldattığını öğrenmiştim. Kızlardan biri mesaj atmıştı. tam YouTube'a yarışacak bir hikaye ile kızla konuşmuştuk ve sonra diğer kızı da bulmuştuk. Ve her şey boktandı. Aşık olmuş değildim ama hoşlanıyordum ve sevgilimdi. Ve beklemiyordum bunu. Kim aldatılmayı normal karşılardı ki?
Son üç ay mahvolduğunda bir de MSÜ çok çok kötü geldiğinde direkt ders çalışmayı bırakmıştım ama anneme de babama da durumu ala çaktırmamıştım. Önce telefonlarından okulu engellemiştim ki deneme sonuçlarıma ulaşamasınlar. Sonra odama girip ders çalışıyorum diye kapıyı kapamıştım ve saatlerce sadece masada oturmuş kapağını bile açmadığım kitaplara bakmıştım. Bir süre bu şekilde devam etmiştim. Üç ay.
Ve sınav iğrenç geçmişti. Otuz bin kötü bir sıralama asla değildi ama kendimi bildiğim günden beri bana empoze eidlen ilk beş yüz düşüncesi ile yarışamazdı bile. Çok fazla düşüktü hedefime göre. Şok olmuştu babamlar.
Bu mezuna kalmam ise üstümdeki baskıyı arttıran dehşet bir durumdu.
Telefonu açarken WhatsApp'a girdim sıkıntıyla. Beril ve Süleyha ortak grubumuzda konuşmuşlardı ama bakmadım. Bir haftadır bakmıyordum adam gibi. Mesajarı açmıyordum. Kimsenin mesajına bakmıyordum. İnstagram'dan gelen DM'lere bakmıyordum. Sadece Akın'a haber vermek için açıyordum telefonu.
Petek: Akın?
Bekledim. Genelde hemen görmüyordu ama bu ara Cuma denemeden sonraki konuşmamızdan beri sadece dersi söylüyordum ve o cevap vermiyordu. Dün program atmıştı ama uymuyordum zaten onun attığına. Bakmamıştım yani
Akın(Boğaziçi): efendim?
İki dakika sonra yazdı geri.
Petek: okulda mısın?
Akın(Boğaziçi): hayır dersim yok
Petek: neredesin?
Akın(Boğaziçi): yüzüyordum antrenmandan çıktım. Neden?
Petek: buluşalım mı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BOĞAZİÇİ |Yarı Texting (TAMAMLANDI)
Teen Fiction0538*: Petek merhaba, Akın ben. Akın Çağlayan. Koçluk programından. 0538*: dersteydim hemen mesaj atamadım sonra da aklımdan çıktı. Nasılsın? ** TAMAMLANDI. Hayat ve Ay, Şitana, Yaşanmamış Tek Olasılık, Boşlukta Boğulmak ve Boğaziçi aynı evrenin far...