Akın Çağlayan
Saat gece yarısını geçtiğinde son iki haftadır Petek mesaj atardı. Dersi bitse de bitmese de her zaman gece on iki buçuktan sonra bir kere yazardı ve ben de onu arardım. Her gece telefonla konuşuyorduk resmen. Sonra onun dershanesi olduğu için uzatmıyor, kapatıyordum. O da uyumadan önce birkaç saat daha çalışıyordu ve her gece iki ya da iki buçuk gibi gelen uyudun mu mesajını bekliyordum.
Uyumuyordum. Hiçbir gece.
Ona iyi geceler demek için uyumuyordum.
Bu süreçte hafiften canımı sıkmaya başlayan şeyler olmuştu. Mesela sadece gece konuşmamızdan hoşlanmıyordum. Durum tam tersi olsa ve sadece gece yazan taraf ben olsam çok daha kötü olabilirdi. Kadınlar sadece gece mesaj atan erkeklerden hoşlanmıyordu. Bunu geçen yıl çok görmüştüm. Ama bu sefer durum bu değildi, sadece gece mesaj atılan bendim ve bunu başka şekilde düşünmüyordum bile.
Açıkçası daha önce hiç görmediğim bir adamdan bu kadar nefret etmezdim ama Petek'in babası başka bir evrende onun babası olmasaydı evlerine gidip ağzını burnunu kırardım çünkü resmen kızla hiç konuşamıyordum. Ve arada telefonla konuşurken gülerek, alay ederek söylediği bazı şeylerin alay edilecek mevzular olmadığının ben farkındaydım. Petek değildi.
Gerçekten bir insan çocuğuna nasıl bu kadar geri zekalı hissettirebilirdi anlamıyordum.
Eskisi kadar bölümle alakalı sorular sormuyordu. Hatta eskisi kadar işletme fakültesinden bile bahsetmiyordu. Sınav odaklıydı sadece. Başka bir şeyden konuşmuyordu akademik açıdan.
Belki de artık işletme okumak istemediğini kabullenmişti de dile getirmiyordu.
Petek bana bunun ilk babasının hayali olduğunu söylediği gün anlamıştım Petek'in işletme okumak istemediğini. Ama o zamanlar üstüme vazife değildi, sadece ders koçuydum ve onun hedefini değiştirmesine sebep olmak istemiyordum. Hoş şimdi de üstüme vazife değildi. Hala da bir şey demiyordum ama o da demediğine göre daha dillendirmese de bir şekilde vazgeçmişti.
Ayrıca o zamanlar üstüme vazife olmayan şey şimdi hele hiç değildi çünkü o zamanlar ders koçuydum sadece. Şu an ne olduğum da belli değildi.
Telefonun ekranına bakarken derin bir nefes daha aldım. Odadakileri rahatsız etmemek için çoktan çıkmıştım ve bahçedeydim. Mart soğuğu fena halde üşütse de arayacaktı birazdan. Biliyordum. O yüzden sakince sigaramı içiyordum.
Üç gün sonra yarışım vardı. Gelir miydi acaba? Bence gelemezdi ama yine de soracaktım. Her ihtimale karşı.
En sonunda bire on kala ekranın üstünde bir mesaj belirdi.
Petek 2: Selam.
Bunu yazmak için telefondan kaç dakika uğraştığını düşününce gülesim geliyordu. Tuşlu telefondan mesaj yazmak zulümdü.
Akın: Selam. Arıyorum?
Petek 2: Ok.
Sırıtırken numaraya dokundum. Telefonu kulağıma dayadıktan sonra bekledim. İlk çalışta açtı direkt.
"Alo?"
Sesi hem fısıltı şeklinde geliyordu hem de tuşlu telefon sağ olsun baya da bozuk geliyordu ama bunu ona söylememe gerek yoktu. duyuyordum çoğu zaman.
"Naber?"
"İyi ya. Ders falan." dedi ve esnedi. Sigarayı üfledim.
"Ne çalışıyordun?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BOĞAZİÇİ |Yarı Texting (TAMAMLANDI)
Teen Fiction0538*: Petek merhaba, Akın ben. Akın Çağlayan. Koçluk programından. 0538*: dersteydim hemen mesaj atamadım sonra da aklımdan çıktı. Nasılsın? ** TAMAMLANDI. Hayat ve Ay, Şitana, Yaşanmamış Tek Olasılık, Boşlukta Boğulmak ve Boğaziçi aynı evrenin far...