Asansörden indiğim an kapının önündeki fazladan iki çift ayakkabıyı gördüm.
Babaannemin evine gelen giden olmazdı.
Zile bastım. Ayakkabıları biliyordum. Biri annemin biri babamındı. Bir ay sonra bir çocuklarını göresi tutmuştu ikisinin de diye düşünebilirdim ama sebebi biliyordum. Bugün etüt için gittiğimde sıralamamı öğrenmiştim dershaneden. Dünkü deneme sınavında sekizinci olmuştum. Geçen haftakinde on dört, bir öncekinde ise yirminciydim.
Yükseliyordum. Ama artı bir çalıştığım yoktu. Sanırım telefonsuzluktan falan kendime dert edecek bir şey bulamamıştım. Zaten yüzüme bile bakmıyorlar diye ailemden yana beklentim de olmadığı için rahatlamış olabilirdim.
Kapıyı annem açtı.
"Hoş geldin."
"Siz de hoş geldiniz." dedim ve içeri girdim. Babaannemle oturttuğumuz düzen eve geldiğimde beraber yemek yiyip bir program izlemek ve sonra da benim saatlerce ders çalışmamdı. O yüzden alıştığım üzere mutfağa gittim. Babaannem ve babam masada otururken önlerinde yemek tabağı falan yoktu.
"Hoş geldin." dedi babam.
"Sen de." dedim. Sonra babaanneme baktım.
"Aç mısın sen yavrum?"
"Açım."
"Dur bir dakika, aklımdan çıktı." dediği gibi kalktı ayağa. Masaya oturup annemle babama baktım. babaannem dolaptan çıkarttığı çorbayı ve dün akşamki bezelye yemeğini ısıtırken "Bir şey mi oldu?" dedim.
"Ne?" dedi babam.
"Niye geldiniz?"
Babaannem bana baktı hızlıca. Saygısızlık etmemi istemezdi. Ondandı bu bakış. Anlamıştım artık.
"Hayırdır, özlemedin mi bizi?" dedi annem.
"Yok. Babaannemle takılıyordum ben."
"Öyle mi?"
"Evet."
Babam kaşlarını çattı.
"Deneme sınavların düzelmiş." dedi babam.
"Başımda sürekli azarlayanım yokken güzel bir ruh halinde oluyorum." dedim. Bunun da etkisi vardı her gece Akın'la konuşmamızın da. Beni cidden rahatlatıyordu Akın'la konuşmak. Son birkaç gündür özellikle konuştuğumuz şey bana meslek seçmekti. Hala ikimiz de bir şeylerde karar verememiştik. Ortak olduğumuz tek fikir ise hiçbir halükârda işletme okumayacak olmamdı.
"Sınava da az kaldı. Bu yükseliş güzel. Boğaziçi işletme eskisi gibi hayal değil artık." dedi babam. Söyleyip söylememek arasında çok kaldım. Sonra sessizleştim ve bir tık kendi kendime iyilik yapmak için babaanneme baktım.
"Geciktim biraz bugün."
"Cidden. Bir şey mi oldu?" dedi merakla.
"Otobüs kaza yaptı. Ondan baya bekledik falan. Haber veremedim."
"Aa..." derken annemle babama baktı babaannem. Sonra kaşlarını çattı. "Yok mu bu kızın bir telefonu? Ben yaşlı bir kadınım oğlum, bu kız arada bir gecikiyor ediyor ödüm kopuyor benim. Verin telefonunu kıza bari içim rahatlasın." dedi hızlıca. Gülmedim ya da sırıtmadım ama içimde güzel bir kutlama havası başladı.
"Gerek yok anne, zaten bu akşam beraber döneriz eve artık." dedi babam.
"Öyle mi?" dedi babaannem. Hafiften üzülmüştü. Yalnız kalacaktı. Tamam ben de sürekli onunla takılmıyordum ama kadına evde bir nefes daha olması bile iyi geliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BOĞAZİÇİ |Yarı Texting (TAMAMLANDI)
Teen Fiction0538*: Petek merhaba, Akın ben. Akın Çağlayan. Koçluk programından. 0538*: dersteydim hemen mesaj atamadım sonra da aklımdan çıktı. Nasılsın? ** TAMAMLANDI. Hayat ve Ay, Şitana, Yaşanmamış Tek Olasılık, Boşlukta Boğulmak ve Boğaziçi aynı evrenin far...