Alnından terler akarken Orkun ölü gibi zeminde uzanıyordu. Yüzünde bitkin bir ifade vardı, yorgunluktan bayılacak gibi görünüyordu ama bunların aksine kalbi heyecanla atıyordu.
‘Kozmik Fırın yine hayatımı kurtardı. O ihtiyar ölmediğimi, kanlı canlı bir halde olduğumu görseydi ne derdi acaba? Hah hah hah.’
Orkun birkaç dakika boyunca Kozmik Fırının içindeki uzaysal alanda dinlendikten sonra kolye formundaki fırını Adil’in ilerlediği yöne doğru uçurdu. Gitmeden önce öldürdüğü adamın cesedindeki işe yarar eşyaları ve depolama yüzüğünü almak istemişti ama onları aramakla meşgul olmadı; önceliği Adil’i yakalamaktı.
Orkun kolyenin içinde seyahat ederken Adil de kayığın içinde Bükük Şehre doğru ilerliyordu. Orkun’un ölüm haberini bir an önce haneye ulaştırmak istiyordu. Diğer 3 hane şu anda nötr bir görüntü sergiliyordu, bunun en büyük nedeni ise Orkun’un Bükük Şehirde olmayışı ve yaşıyor olmasının yaptıkları en ufak bir yanlışta hanelerinin sonları olacağını düşünüyor olmalarıydı.
Adil, bir akranının on binlerce üyesi olan haneleri bir hamle yapmadan önce düşünmeye zorlamasının onun ne kadar tehlikeli biri olduğunu gösteriyordu. Bu yüzden Orkun’a dönüş yolunda tuzak kurmak istemişti.
Orkun öldüğünde tüm inisiyatifler hanesinin elinde olacak, diğer 3 hane de muhtemelen onların yanında olacaktı. Bu sayede Ruhani Kılıç Hanesinin şehirde oluşturmaya çalıştığı hegemonya yıkılacaktı.
Ruhani Kılıç Hanesi ortadan kalktığında ise hanesi yıllar içinde Büyük Şehrin ve sonrasında Dev Anten Eyaletinin efendisi olacaktı. O ise belki bu bölgenin kralı olacaktı.
“Pardon bölüyorum ama bir şey soracaktım, acaba benden mi kaçıyordunuz?”
Adil ışık görmüş tavşan misali donakaldı, bu ses bir hayalete ait olmalıydı.
Küle dönmüş bir yüzle etrafına baktı ve onu gördü.
Ölmüş olması gereken Orkun capcanlı bir şekilde kayığın yanında uçuyordu. “Sen… nasıl yaşıyorsun? Ölmüş olman gerekiyordu.”
“Kendini pembe hayallerle avutan senin gibi bir aptalın yaşadığı bir dünyada benim gibi bir dahinin ölmesi abes kaçmaz mıydı?”
Adil sustu. Ölüm hemen yanı başındaydı, o an bütün yaptıklarından dolayı kendisini lanetledi. Bu şeytana hiç bulaşmamalıydı!
“Beni bırakırsan…”
Orkun onu susturdu. “Dur dur dur! Senin yerine ben devam edeyim. ‘Beni bırakırsan Adil Amir Hanemiz asla size saldırmayacak hatta Bükük Şehirden ayrılacak.’ Sen bu sözleri söyleyince dediklerin olacak mı sanıyorsun?”
Orkun onu elbette öldürecekti, bir yılanın başı küçükken ezilmeliydi. “Hayır! Dediklerinin hiçbiri olmayacak ve sen öleceksin! Seni bağışlamam için beni ikna etmek için uğraşacağına erkek gibi savaşarak öl!”
“Pughh!” Ölümün sesi kulaklarına fısıldayan Adil iç kanamaları azınca avuç dolusu kan kustu.
“Hayır! Yapma!” Adil ruhsal enerjisini kayığa aktardı ve olanca hızıyla kaçmaya çalıştı.
“Nafile, öleceksin!” Orkun hızla kayığın peşinden uçtu ve kayık çok uzaklaşamadan kayığa bindi.
“Seni p.ç!” Adil aniden arkasına döndü ve elinde beliren bıçağı Orkun’un boğazına savurdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
[Tamamlandı] Çılgın Mucidin Kozmik Fırını
FantasyRuhani Kılıç Hanesinin genç efendilerinden Orkun Ruhani Kılıç doğuştan yetenekli biriydi. Öyleki her çocuk gibi 5 yaşında yetişin yapmaya başlamış ve 8 yaşında Ruh Lordu alemine ulaşmayı başarmıştı. 10 yaşında geldiğinde ise Ruh Lordu aleminin sonun...