68. Bölüm: Korkunç Bitki

268 48 0
                                    

"Bu canavarlar aptal mı? Neden o adaya uçarak gitmemişler ki?" Meltem kaşlarını çatarak dev solucan ölülerine baktı.


Her biri ufak bir dağ gibi görünen bu korkunç cüsseli canavarlar bir adaya ulaşmak uğruna ölmüşlerdi. Bu kadar saçma bir durumla daha önce karşılaşmamıştı.


"Aptal değiller, aptal olacak kadar düşünemiyorlar bile. Bazı canlılar ruhsal enerjiyi kullanmaya başladıktan sonra soylarının potansiyelini aşamıyorlar, bu solucanlar da öyle. Başka türde bir canavar olsaydı uçmayı becerebilirdi ama solucanların hiçbir düşünme yetisi olmadığından 10 hatta 100 asır yaşasalar bile uçamayacaklardır. Bu yüzden en iyi bildikleri şekilde, sürünerek o adaya ulaşmak istediler ama asit gölünün karınlarını eritip onları cesetlere çevirmesine izin verdiler."


Her canlının bir soy potansiyeli vardı, en üstün soy potansiyeline sahip canlılar insanlar iken solucan gibi canlılar bu soy tabakasının en alt tabakalarında yer alıyorlardı. İnsanların potansiyelleri ruhsal enerjiyi istedikleri gibi yönetmelerine izin verirken bu canavarlar ruhsal enerjiyi sadece beslenmek için kullanan asalak canlılardı.


"Lordum, adaya gidecek miyiz?" Selim sordu.


"Elbette, solucanlar adaya ulaşamadıklarına göre orada belki bir daha göremeyeceğimiz türde değerli kaynaklar bulunmaktadır." Orkun bir daha bulamayacakları fırsatı kaçırmak istemedi.


"Ya kaynakları başka canavarlar almışsa, ne yapacağız?" Efe kaşlarını çattı, adada kaynak kalmadığını düşünüyordu.


"Öyle bir şeyin olması oldukça zor olmalı. Bu solucanlar Yıldız Ruhu aleminin zirve seviyesinde hatta daha yüksek alemlerde yetişimlere sahip olabilirler. Ölü olsalar bile yaydıkları auraları bizleri bile bir miktar baskılıyor."


Yoğun güçlü bir baskı tünel boyunca ilerlerken onları bastırıyordu ve tünelin sonuna ulaştıklarında yoğunluğu katbekat artmıştı. Böyle bir baskı altında Yıldız Ruhu alemindeki bir canavarın ya da canavarların bu tünellere girmeye cüret edemeyecekleri aşikardı.


"Haydi gidelim." Orkun gülümsedi, solucan cesetleri üzerinde uçarak adaya yöneldi, her bir solucanın cesedinde onların Yıldız Ruhu aleminin bir sonraki seviyesine hatta daha fazla seviye yükselmelerini sağlayacak ruhsal çekirdekler olsa da onlara gözünün ucuyla bakmadı bile çünkü ellerindeki ekipmanların bu devasa cesetlere çizik bile atacağından şüpheliydi.


Onlar adaya yaklaşırken rayihalı bir koku burunlarına doldurmaya, iştahlarını kabartmaya başladı. Bir an sonra hepsi büyülenmiş gibi adaya bakıp iç çektiler.


"Hey kendinize gelin!" Orkun yoğun çekici koku burnuna ulaştığında anlık bir felç geçirmiş olsa da kendine gelmeyi başarmıştı ve o anda herkesin hızının düştüğünü ve havada durmakta zorlandıklarını gördü; hepsi adaya doğru uçtuklarını düşünürken asit gölüne doğru düşüşe geçmişlerdi.


Orkun'un ruhsal enerji ile güçlendirilmiş sesi asit gölü boyunca yankılanırken herkes kendine geldi.


"Bu ne biçim şey?" Aycan kocaman gözlerle adaya baktı; adadaki kaynak onları büyülemiş ve az daha ölmelerine neden oluyordu.


"Çok tehlikeli!" Petek tereddüt içinde Orkun'a baktı, onun adaya uçmaya devam ettiğini görünce onu takip etti.


"Herkes ruhsal enerjisi ile etrafına bariyer kursun, o rayihalı kokunun size ulaşmasına izin vermeyin!"


[Tamamlandı] Çılgın Mucidin Kozmik Fırını Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin