8. Bölüm | Bar Taburesi

1.2K 109 67
                                    

Ne o geri adım attı bu kez, ne de ben.

İkimizin de nefesi sıcaktı, tenimiz gibi.

İki ateşin bir araya gelmesi ortaya ne çıkarırdı?

Felaket mi? Yoksa kıyamet mi?

Dakikalardır zor aldığım nefes isyan eder gibi zorladı bedenimi, ben geri adım atamazdım. Arkamda geri atabileceğim bir adım bırakmamıştım.

Bu yüzden kenara çekildim ve dakikalardır alamadığım nefesi doya doya aldım. Korel sanki hiçbir şey olmamış gibi, az önce nefeslerimiz karışmamış gibi mimik bile değiştirmeden yüzüme baktı.

Tam o sırada ortamda duyulan tek koku, kahve. Tek ses de makineden gelen sesti.

''Ben sabahki ani çıkışım için senden özür dilerim.'' Arkama döndüm ve kahveleri çıkardığım fincanlara dökmeye başladım. Arkam dönükken söylemem gerekenleri söylemek çok daha kolaydı.

''Tam olarak ne için özür diliyorsun?'' dediğinde omuzumun üzerinden ona baktım, tüm dikkati üzerimdeydi.

''Bir şeyi söylemek kadar nasıl söylediğimizde çok önemlidir. Güzel bir şeyi eğer güzel söylemezsek güzelliğinden, Kötü bir şeyi güzel söylersek de kötülüğünden eser kalmaz...''

Sözlerimin ardından fincanı ona uzattım ve içeriyi işaret ettim. O ise sessiz kalarak içeri de ki kanepeye doğru yönelmişti ve gözlerini bir an olsun benden ayırmıyordu. Dudaklarına bir tebessüm yayıldı gözlerini astığım tablosuna çevirirken.

Ben de onun gibi tabloya döndüm ve dudaklarımı ısırdım.

''Mitler hakkında nasıl bu kadar çok bilgiye sahipsiniz? O gün sergide... daha önce hiç duymadığım hikayeler duydum Azra'dan.'' İşte en merak ettiğim soru şimdi bu dört duvarın içinde içimden çıkmıştı. Şimdi tek merak ettiğim alacağım cevaptı, çünkü bu gece Korel'den bilgi almadan onu bu odadan çıkartmayacaktım.

''Bizim de çok fazla böyle şeylerle bilgili tanıdıklarımız var, anne babadan da duyduklarımız diyebiliriz.'' Dedi belli belirsiz gülümserken.

''Bugün öğrenci seni gördüğünde panikleyip kaçtı.'' Dedim ciddi ifadeye bürünürken, yüz hatlarının her birini daha önce hiç incelememiş gibi teker teker tekrar inceledim. Bir yalan izi arıyordum, o ise oldukça rahat bir şekilde arkasına yaslandı ve ellerini birbirine kenetledi.

''Beni kızdırmıştı, o yüzden olmalı.''

''Ne yaptı?'' şu an ikimizde ciddiydik, ben soruyordum o ise anında cevap veriyordu.

Derken dudaklarından bir gülüş yükseldi, anın tüm ciddiyeti uçup gitmişti. Tek kalan ciddiyet benim yüz ifademdi. ''Gerçekten öğretmenlikten daha iyi bir polis memuru olabileceğini söylemem gerekli.''

Kaçıyordu, lafı çevirip zaman kazanıyordu. ''İstemediğim için öğretmen oldum, soruma cevap vermedin?'' dedim zaman kazanmasına izin vermeyerek.

Ben cevap istiyordum, almadan da bu odadan onu çıkarmayacak lafı çevirip zaman kazanmasına da izin vermeyecektim.

Derin bir nefes aldı ve zaman kazanamayacağını anladığını düşündüğüm bir ifadeyle dudaklarını yaladı. ''Peki, etrafındakileri kandırıyordu. Ben de kızdım, hala da kızgınım.'' Dediğinde bir saniye beklemeden ''Eva da seni görünce kaçtı?'' diyerek kanepede ona doğru yaklaştım.

''Eva... arkadaşın mı?'' güldü.

''Neden benden kaçsın ki?''

Yine yalan! Yine kaçıyorsun Korel!

LEZÂHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin