Gözlerim gözlerindeydi.Siz hiçbir şeytanı korkmuş gördünüz mü? Bu mümkün mü?
Belki mümkün, belki değil. Gözlerim her şeyi gördü, belki bu kez yanılmıştır. Ya da gerçekten kaçmak için yine bir bahane uyduruyorumdur.
''Eva'yı...sen...mi öldürdün?'' diye tekrarladım sorumu. Cevabını duymak istemeyen birine göre oldukça ısrarlı soruyordum. Yutkundum, cevabı duymadan boğazım düğümlenmişti bile.
Birazdan duyacağım cevap her şeyi değiştirecekti.
''Evet.'' Dedi keskin bir sesle. Dudaklarımı ısırıp yüzümü çevirdim. Gözlerim dolmuştu, yine ve yine zayıflık bedenimi ele geçirmişti.
''Ama-''
''Çık dışarı.'' Aralanmış dudakları öylece kaldı, gözlerinde adlandıramadığım bir his vardı. Ne olduğundan tam olarak emin değildim. Sadece soğuğu ve içimdeki acıyı hissediyordum.
Israr etmedi, konuşmak için bir harekette bulunmadı, kurumuş dudaklarını yaladı ve önümde eğilmeyi bırakıp doğrularak ''Peki.'' Diye mırıldandı.
Dudaklarım siktir olup gitmesini söylüyordu ama içimden bir parça da kalmasını istiyordu. ''Bekle.'' Dediğimde duraksadı, kapının önünden bana döndü.
''Kolyem.'' Ellindeki kolyeyi geri dönüp elimin üzerine bıraktığında gözleri gözlerimdeydi.
Sertçe yutkundum, bu kadar yakın olmamız iyi değildi.
Yüzümü çevirdiğimde hızlı adımlarla geri döndü ve odadan çıktı. Bense dolu gözlerimle arkasında karanlıkta oturuyor ışığın geldiği yöne, Korel'in gittiği yöne bakıyordum.
Dudaklarımdan bir hıçkırık kaçtı, kollarımı dizime sardım ve yüzümü dizlerime gömerek ağlamaya başladım.
Şaka gibiydi, tüm bu olanlar şaka gibiydi.
Bu nasıl mümkün olabilirdi, bir şeytana karşı nasıl bir şeyler hissedebilirdim.
Bir şeytan nasıl bana öyle cümleler kurabilirdi, bu nasıl mümkün olabilirdi?
Gözlerim tüm gün ağlamaktan inanılmaz derecede acıyordu, her tarafımda bir ağrı hissediyordum. Midem yanmaya devam etti, gözlerimden yaşlar akmaya devam etti ve en kötüsü artık kalbim de ağrıyordu.
Derince bir nefes aldım, gözlerim acıdan ve ağrıdan kapanıyordu. Gözlerim karanlık odada kapanmaya başladığında kırılan kapının, az önce olanların ve daha önceki yaşadığım her şey önemini kaybetti.
Şu an tek önemli olan şey karanlığın beni çağırması ve ona gidersem her şeyi geçici süre de olsa yok edeceğini söylemesiydi. Bu acıya dayanamayan ben ise onun açtığı kollara koşa koşa gitmiştim.
Yıllar önceydi, yıkık dökük bir evdeydim. Küçücük boyum üzerimde elbisemle yasaklı bölgede tellerle çevrilmiş evin içindeydim. Karşımda birçok çizim duruyordu, hepsini daha önce görmüştüm. Küçük Efnan bunların ne olduğunu bilmese de ben biliyordum.
Sencer'di, Azura'ydı, Lilith'ti ve silüetlerdi.
Yıkık dökük evin kapısı açıktı, 666 sayısı yere düşmüştü. İçeri bir sürü karga girmeye başladı. Ben ise küçük Efnan olarak bağırmaya ve yüzümü korumaya çalıştım ama bir tanesi bana saldırdı, hem de öyle korkutucu ki sivri ağzı yüzümü çizmişti. Beni yere düşürdüğünde ellerim sarsılmayla yüzümden çekildi ve yanağımdan bir noktayı ısırdı. Ben acıyan yanağımı tutarak ağlıyor bir yandan da çığlık atıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LEZÂ
Mystery / Thrillerİnsanlar cennete uzak, cehenneme yakındı. Cehennemin Kıyısında yürüyorlardı. Her yalanlarıyla, her günahlarıyla. İnsanlar yer yüzünde şeytandan kaçardı, çünkü bilirdi ki şeytanın ve kötülüğün onlara verebileceği tek ışık ateşin ışığı olurdu. Cehenn...